AH ŞU İMAMLAR

Ülkemizde yüz bine yakın cami, buralarda görevli cami sayısından fazla imamlarımız var. Bu imamların birinci görevi namaz kılmak için gelenlere namaz kıldırmaktır. Onlara dinimizi anlatarak insanları eğitmek, dini bilgileri vermek, yani Kuran’ı insanlara teblig etmektir.

Din, Kuran’dadır. Tek kaynak budur.

Dinin tek kaynağı Kuran’dır denildiğinde, bazıları diyor ki, Peygamberimizin hadislerini inkar mı ediyorsunuz? Hiçbir Müslüman Peygamberin hadislerini inkar etmez. Peygamberin söz ve davranışlarını inkar etmek, dinden çıkmaktır. Ama şu unutulmamalıdır, Peygamberimiz Kuran’ın özüne, hiçbir ayetine uygun olmayan söz ve davranışta bulunmamıştır, bulunamaz. Yani, Peygamberimizin söz ve davranışları da kaynağını Kuran’dan alır ve bunlar Kuran’a aykırı olamaz. Kendisi sözlerinin yazılmasını istememiş, kendinden sonra gelen en yakınları olan halifeler de toplattırarak hadis yazılımlarını yaktırmışlardır.

Zaman içinde Emevilerin de isteği ve desteği üzerine hadisler Peygamberimizin vefatından 200 yıl kodar sonra toplanmaya başlamış, dört halife döneminde hepsi 550 civarında olan hadisler iki milyona çıkarılarak uydurulmuştur. Hatta öyle hadisler var ki, bir hadis Kuran ayetlerini hükümsüz kılar dedirtmişlerdir Peygamberimize. Şimdi bu din kaynağı olabilir mi?

Yani O’nun hayatı, davranışları, sözleri, kararları asla Kuran ile çelişmemiştir. Çünkü Allah, Kuran’ın bir ayetine ekleme veya çıkarma yaptığında “Şah damarını koparmakla” tehdit etmiştir. (Bakınız Hakka Suresi ayet 44,45,46..) Böyle bir tehdit alan Allah Elçisi, Kuran dışında asla ne bir söz söyler, ne davranışta bulunur, ne de karar verir.

Ama imamlarımız camilerde, özellikle de Cuma hutbelerinde Kuran yerine bizlere başka şeyler anlatıyorlar. Peygamberimizden 200 yıl sonra birileri tarafından toplanmış peygamber sözleri diye din kaynağı yapıyorlar, din diye bunları anlatıyorlar. Bunlar doğru mu, yanlış mı diye düşünmüyorlar. Mezhep imamlarının, tarikat önderlerinin, şeyhlerin, hoca efendilerin ve bunlara benzer kim varsa hepsinin görüş ve düşüncelerini din olarak anlatıyorlar.

Yüzyıllardır insanların kafalarına din diye yanlış bilgileri doldurmuşlar, hadis diye Kuran’a aykırı, kendi içinde tutarsız şeyleri insanlara din diye anlatmışlar. Kuran’ın asla bahsetmediği şeylerde doğruluk, güzellik aramışlar.

O halde insanlara dini bilgileri vermekle görevli yüz binden fazla imamı gerçek anlamda yetiştirmek devletin başlıca görevi olmalıdır. Onlara eğitim verilirken Kuran’ın dinin kaynağı olduğu, hutbe ve vaazlarında Kuran ve Kuran’ın ruhuna uymayan konuşmaları yapmamalıdırlar.

Ben kendim imamlardan kanımı donduracak vaazlar, hutbeler dinledim. Bu kadar din cahili olan bu insanları nasıl oluyor da camilerimizde insanları eğitmek için görevlendiriyorlar anlamıyorum. Ve ne yazık ki, bir çok imam, ayrı ayrı bölünmüş fırkaların mensubudurlar. Falan hoca Nurcu, filan hoca Fethullahcı, öteki Hanefi, beriki şafi, şu alevi, şu cemaatci, en öndeki de bilmem neci? Din böyle mi diyor, Allah bir, kitap bir, peygamber bir, bu bölünmüşlük niye? Böyle bölük pörçük olunca anlatılan şeyler bu mensubu oldukları parcanın görüşleri oluyor.

Ne diyorlar bunlar?

Diyorlar ki, Hanefi mezhebine göre namaz kılmayanı dövün, Maliki, Şafii ve Hanbeli Mezhebine göre de namaz kılmayın öldürün. Bunu kulaklarım duydu, kanım dondu?

Arapçayı iyi öğrenin, çünkü ahrette bütün insanlar Arapça konuşacaklarmış. Kuran’da böyle bir şey bulamadım, ayetini bilen varsa, buradan teşekkürlerle yazayım.

Bir damla idrar akıntısı ile kılınan namaz için kabirde bilmem ne kadar işkence edilecekmiş? Kuran’da asla kabirde insanlara azap edileceğine dair bir ayet yoktur.

Bir kadının bir tek saçının teli görünürse 40 yıl cehennemde yanacakmış. Bir tek teli göründü diye 40 yıl cehennemde yanacaksa, bütün başını açık tutan kadınlar ne kadar yanar. Böyle bir ayet Kuran’da yok. Efendim, Peygamberimiz demiş, Kuran’da olmayanı Peygamberin söylemesi imkansız, bu dine ekleme yapmaktır.

Kandillerde, miraç gecelerinde yapılan dualarla bütün günahlar affedilir diye söylemiyorlar, adeta camilerin duvarlarını çınlatıyorlar. Peki, öteki zamanlarda yapılan dualarla günahlar affedilmiyor mu? Bu şu demek oluyor, günahı bol bol işleyin, kandil geceleri de dua edin affedilir. Allah, Kuran’ın neresinde dualarınızı kabul ederim diyor, dediği şu, bana dua edin, size icabet edeyim, yani karşılık vereyim. Karşılık nasıl olur onu da Allah bilir.

Miraç olayı tam bir uydurmadır. Kandillerin hiç biri Kutlansın diye Kuran’da yer almaz. Kadir gecesi, Kuran’ın indirilmeye başladığı gecedir ve onun da hangi gece olduğu bilinmemektedir.
İslamın şartına şer Allah’tandır diye ekleme yapmışlar. Allah ise Kuran’da ben asla zummetmem diyor. Eğer başınıza bir sıkıntı gelmişse bu sizin kendi ellerinizle işlediğiniz günahlar yüzünden gelmiştir diyor. Şer, Allah’tandır demek, Allah’ı (Haşa) zalim ilan etmek, O’nu tanımamaktır.
İslamın şartı beştir diye bar bar bağırıyorlar. Kuran’da islamın şartı beş falan demiyor. Namaz kılmak islamın şartı da, haram yememek islamın şartı değil mi? Kuran’da ne kadar yasaklar ve yapılması gereken şeyler varsa onlar islamın şartıdır. Bir ayetini inkar eden’e Allah acıklı bir azap vereceğini açıkca söylemektedir.

Peygamberimize yüzlerce mücize verilmiştir diyorlar. Ve Anlatıyorlar, parmağını suya soktu, o tastaki su çoğaldı ve bir ordu içti, su yine de aynı kaldı, yemekleri çoğalttı, onu yaptı bunu yaptı, miraca çıktı. Oysa Kuran’da son inen ayetlerde geçmiş toplumlarda kime mucize verilmişse o toplum yine de inkar ettikleri için helak olmuşlardır diye ayetler var.

Cehenneme sırat köprüsü kurup üstünden önce peygamberimizi geçiriyorlar, sonra Müslümanları, günahı olanlar patır patır ateşe düşüyormuş, sonra günahları kadar yanıyorlarmış, sonra da cennete gidiyorlarmış. Kuran’da sırat köprüsünün adı bile yoktur, Allah, ısrarla günahların ve sevapların tartılacağını, tartısı ağır gelenlerin cennete , ötekilerin cehenneme gideceğini belirtir.

Kuran’ı yüzünden okuyacakmışız. Bu çok büyük sevapmış. Bir kere Kuran demek çok büyük sevaptır. Ama Allah bir çok yerde “Kuran’ı anlayarak okuyunuz.” Diyor. Bu beyler, anlamadan okumayı yeterli görmektedirler. Onun içindir ki namaz kılanlar bismillah nedir, Fatiha suresinde ne diyorlar Allah’a bilmiyorlar. İşin daha garibi Türkçe’ye çevrilmiş Kuran çevirilerini okuyun bile demiyorlar. Hayret!!!

Zekat altından kırkta bir, dometesten onda bir verilmeliymiş. Bu ölçüyü kim koymuş. Zekat veriniz emri bir çok yerde geçer. Ama miktarı geçmez. ALTIN ile dometes zekatındaki bu oranı koyanlar çifçiyi daha o zamandan başlamışlar ezmeye. Kırkta bir ile onda bir asla adil değildir.
Eminim ki, sizler de imamlardan dine, kitaba, tarihi gerçeklere uymayan bir çok şeyler dinlemiş, isyan etmişsinizdir.

Dinen bülünmüşüz. Allah emrine karşı gelinmiştir. Bölünmeni başı ise Devlet kuruluşu olan Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Hanefi mezhebine göre fetva veriyorlarmış. Onu mezhep olarak kabul etmişler. Neden fetvanızı Kuran’a göre vermiyorsunuz beyler? Siz Kuran’ı okumuyor musunuz? Sen hanifiyim dersen öteki aleviyim demek hakkına sahip olmuyor mu? Beriki de şafi olmaz mı? Ama Kuran’a göre derseniz, kimse size bir şey diyemez, herkes Kuran’a saygı gösterir, Allah’ın bölünüp parçalanmayın emri de yerine getirilmiş olur.

İmamlarımız, ülkemiz için çok önemlidirler. Onların çok iyi yetiştirilmesi lazım. Çok iyiden maksadım, kesinlikle Kuran’a göre yetiştirilmesi lazım, bölünmüşlerin bir parçası olan, onların fikirlerini benimseyen imamlar, kendileri de bölücü duruma düşerler, toplumun bölünüp parçalanmasını hızlandırırlar. Her bütünün parçası, o bütünün özelliklerini taşır.

Bu gün imamlarımız Kuran’a göre yetiştiriliyor görüntüsü altında başta tarikat ve mezheplerin, cemaatlerin güdümü altında yetiştirilmektedirler. Buna derhal son verilmelidir. Bu dini bir görevdir. Sonra her imam üniversitelerde yetiştirilmelidir. İmam-hatip liselerinden yetişen imamlar sadece yüksek öğrenimli olsunlar diye iki sınavla diploma verilmemelidir. Bunun hiçbir yararı yoktur. Bu iş maaşları artsın diye yapılıyorsa, maaşını artırırsın olur biter.

Devleti yönetenler, imamların eğitimine çok büyük önem vermeli, öncelikle camilerde Peygamberimizin yaptığı gibi Kuran’ı insanlara tebliğ etmeleri sağlanmalıdır. Bu bir emirle olacak iştir. Şimdi acil olarak hiç değilse bunu yapınız.

Çünkü, doğru yol, Kuran’ın gösterdiği yoldur.

İnsanlarımızın Kuran’daki doğru yolu bilmeleri gerekir, bunu kendileri arayıp bulamıyorlarsa, onların gözlerini ve gönüllerini açmak devletin işi olmalıdır. Yoksa vebal altındasınız.

Saygılarımla….
Necmi AKGÜL

 

 

 


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler: