Araştırmak akıllı insanların işidir. Aklı olmayan araştıramaz. Bir konuyu, bir olayı, bir düşüncenin doğru ya da yanlışlığını akıllı insan ancak araştırarak öğrenir. Biri dedi diye bir şey doğru olarak kabul edilmemeli, duyulan işitilen bir söz, bize gelen bir haber, araştırılmalı, doğruluğu kesinse inanılmalı, ona göre hareket edilmelidir.
Ama çoğumuz böyle yapmıyoruz. Bir şey mi okuduk, tamam bu doğrudur, bir söz mü duyduk, hemen inanıyoruz bu da doğrudur. Bir haber mi aldık, doğrudur. Bu doğrudur, o da, öteki de ve öteki de..
Oysa sonradan öğreniyoruz ki, bunların çokları yalan, yanlış, uydurma, kandırmaca. Ama bizler ilk duyduklarımızla kararımızı verip insanları hemen iyidir veya kötüdür diye yargılıyoruz, işi bitiriyoruz. İtiyatla karşılamalı duyulanları ve küçük bir araştırma yapılmalıdır. Akıllı insan, böyle yapar, araştırır.
Bu araştırmamamızın sonucu nice canlar yanmış, nice aileler yıkılmış, nice genç kızlarımız, nice analar bir hiç uğruna ölüp gitmişlerdir. Daha geçenlerde vardı gazetelerde, koca, eve geldiğinde eşi telefonla konuşuyormuş, kadın kapatmış hemen telefonu, erkek küplere binmiş, telefonu açmış bir erkek sesi duyunca çıldırmış. Kadını sayısız yerinden bıçaklamış, yetmemiş pencereden atmış. Ve kadın 8 aylık bebeği ile can vermiş.. Oysa kadının telefonda konuştuğu askerden gelen kardeşiymiş ve eşi ile araları yokmuş.
Nice böyle olaylar… Araştırma zahmetine katlanmıyoruz. Gerçekleri öğrenmek zor oluyor. Duygularımızın esiri olup, içimizdeki öfke ile çıldırıyor, çılgına dönüyor ve ona buna saldırıyoruz.
Araştırma insanlar arasındaki ilişkilerde değil, her yerde ve her zamanda olmalıdır. Teknolojik gelişmeler, araştırmalar sayesinde bu gün doruk noktasına çıkmıştır. Her büyük kurumun araştırma merkezi vardır. Cep telefonundaki baş döndürücü gelişme işte bu nedenlerle olmaktadır.
Araştırma sadece teknolojik gelişmeler için gerekli değildir. Aklımıza ne gelirse biraz araştırsak, biraz üzerinde düşünsek en basit gördüğümüz şeylerin gerisinde ne harika bir dünya olduğunu anlarız.
Bir gül alın elinize… Bakınız.. Kırmızı, beyaz, pembe güller. Fark etmez.. Ya da bir çiçek.. Çimenler arasında minicik bir çiçek. Gök mavisi güzelliği ile bir yığın ot arasında gülümsesin size. Elinize alın, bakın. İnce bir gövde. Toplu iğne kalınlığında, ya da bir kürdan gibi. Ölçseniz karışınızla bir karış ya var ya yok. Bakıyorsunuz, çiçeğin etrafı yeşil yapraklarla sarılmış. İçinde mor çiçek yaprakları var. Onun hemen çevrelediği ortasında minik minik dizilmiş pembe yaprakcıklar. Araları eşit, büyüklükleri eşit, renkleri eşit.. Kokusu başka . görünümü başka. Bir rüzgar esince nazlı nazlı sallanmaları yok mu? İnsanı mest ediyor. Düşünüyorsunuz, bu incecik saptan bu güzellik nasıl olmuş? Kim yapmış bunu? Bu sap bu kadar akıllı mı? Yanındakine bakıyorsunuz, onun rengi daha bir başka, öteki bir başka .. Renkler değişik, kokular değişik, büyüklükler küçüklükler değişik. Ve kusursuzlar hepsi.
Düşünüyorsun, toprak aynı, su aynı, güneş aynı…. Ya bu çeşit çeşit güzellikler niye böyle? Bu güzellikler arkasında ne saklıyorlar. Bize bu çiçekler, bu otlar, bu çalılar, bu ağaçlar, bu kavaklar ne söylemek istiyorlar?
Duygularımızı nasıl da güzel okşuyorlar?
Acaba görmediğimiz yerlerinde neler var? Hangi hastalığa çaredirler?
Bu düşünme sizi meraklandırmaya götürmüyor mu? Güzelliği gördükçe hayranlığınız artmıyor mu? Şu yediğimiz sebzeler ve meyvelere ne demeli? Her biri ayrı bir güzel değiller mi? Ya böcekler, arılar, karıncalar, ördekler, penguenler, tilkiler.. ler .. ler … ler…
Her bir şey bizim için yaratıldıysa bunları araştırmamız gerekmiyor mu? Bunun sonu bizi nereye götürecek?
İnsan araştırmalıdır. Akıllı insan araştırır. Bakınız her şeyi Yaratan Allah ne diyor Cin suresi 14. Ayetinde:
Kim Müslüman olmuşsa onlar, doğruyu araştırıp bulanlardır.
Müslüman, iman eden, başında takke, elinde tesbih durmadan dudakları pısır pısır pısırdayan değildir, araştırandır. Ama Müslüman alemin haline bir bakın, birbirlerini yemekten, savaşmaktan, örgüt kurup dünyayı ele geçirmekten başka ne yapıyorlar? Açlık, sefalet bazı halkının çoğunluğu Müslüman ülkelerde kol gezerken, bazı zenginler de uçaklarına yüzme havuzu yaptırmakla meşguller. Ne fakir olanı araştırmış, zaten araştırmaya gücü yetmiyor, ne zengini araştırmış? Biri karnını zor doyururken, öteki zevki sefasının peşine düşmüş.
Ayette müslümana sadece araştırma görevi verilmemiş, doğruyu bulma görevi de verilmiştir. Yani Müslüman hem araştıracak, hem bu araştırmasında doğruyu bulacaktır. Ne yazık ki, insan olarak da, millet olarak olarak da, Müslüman alemi olarak da bu konuda çok geri kalmışız. Kullandığımız son teknolojik gelişmelerin hepsi Müslüman olmayan ama çalışan, araştıran insanların eseridir.
Yeryüzünde araştırılacak çok şey var. Araştırılan her şey insanı Yaratana, Allah’a götürmektedir. Allah, sadece cisimlerin görünen yüzlerini değil, görünmeyen içlerini de incelememizi araştırmamızı, onların iç yapıları arasındaki bağlantıları çözmemizi ve bunlardan kendimizi kullanabileceğimiz sonuçlar çıkarmamızı istiyor.
Bu dış görünüş sadece eşyalarda, bitkilerde, hayvanlarda değil, insanlarda vardır. İnsanın içindeki güzelliklerin keşfini de Allah istemektedir. İnsanın iç dünyasına bakılması sonucu faydalanacağımız çok şeylerin olduğunu Allah aşağıdaki ayette haber veriyor.
Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde bir çok ayetler vardır. Hala görmüyor musunuz? Zariyat 20-21
Ayete dikkatli bakıldığında insanın görünen bir yüzünün yanı sıra bir de iç yapısı olduğu ve bunu bizim görmemiz gerektiğine dikkat çekiliyor. Bu içimizdeki olan ayetler kalbimiz, ciğerimiz, midemiz, böbreğimiz, damarlarımız, kanımız, hücremizin dışında psikolojik yapımızın da olduğunu ve buna bakıp araştırmamız gerektiği ortaya çıkarıyor.
İç dünyamız, düşüncelerimiz, huylarımız, davranışlarımız, eylemlerimiz, kollarımız ayaklarımız ve başımız kadar bizi insan yapan şeylerdir. Müslüman, yani akıllı insan bunları araştırıp gerekli sonuçlara varmalı ve diğer insanlara yardımcı olmalıdır.
Fakir ama imkanları ile araştıracak, zengin ama araştırmıyorsa araştırmacılara yardımcı olacak insanlar yetiştirmeliyiz. Bu insanlar ancak eğitim kurumlarında yetişir. Eğer bu günkü sistem bu insanları yetiştiremiyorsa, araştırmacı olamıyorlarsa eğitim sistemimizi gözden geçirmemiz lazım. Eğitimin dışı ile uğraşmak yerine artık içine, özüne inilmelidir. Ve bunda geç kalınmamalıdır. Sorumluluğunu bilen insanlar yetiştirmekte, ilim adamları yetiştirmekte ve araştırmacı yetiştirmekte hem ülke, insanın kendisi ve hem de insanlık faydalanacaktır.
Her şeyin sonu gide gide eğitime dayanıyor. Farkına varılmadığı, elinden tutulmadığı için nice zekalar da çürüyüp gidiyor. Sadece akıllı olmak yetmiyor, akıllı ve araştıran insanlara ihtiyacımız vardır.
Saygılarımla…
Necmi AKGÜL