Müminim diyen insan kesin olarak inanır ki, bu dinin Kitabı Kuran’dır. Kuran’da hata, çelişki, tutarsızlık da yoktur. Bunun böyle olduğunu Kuran’ın kendisi diyor:
Hala Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı. Nisa 82
Kuran’da tutarsızlık vardır diyen, buna inanan bu dinin kapsamından dışarı çıkmış olur. Allah’ın tutarsızlık yoktur dediği bir kitaba vardır diyen biri, Allah’ı eksik bilgiye sahip olarak bilmektedir ki, bu Allah’ın bütün noksanlıklardan uzak olduğunu reddetmek olur.
Kesin olarak bilinmelidir ki, Kuran Allah kelamıdır, O’na kesin olarak iman edilmelidir.
Kuran, indirildiği zaman halk arasında kullanılan kelimelerle indirilmiştir. Neden böyle bu? Çünkü Araplar ancak o zaman Allah’ın ne dediğini anlarlardı. Zaten anlamışlardır da. Anlamadıklarını da Allah’ın Elçisi onlara anlatmıştır, açıklamıştır.
Zaman içinde bazı din düşmanları bu kelimelerini anlamlarını kaydırdı, değiştirdi, o kelimelere başka bir anlam yüklediler. Oysa bakınız Allah ne diyor:
Rabbinin kelimeleri, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O’nun kelimelerini değiştirecek biri yoktur. O, işitendir,bilendir. Enam 115
Kelime nedir?
Türk Dil Kurumu kelimeyi şöyle tarif eder:
Anlamlı ses veya ses birliği, söz, sözcük”
Kelime, anlamı veya görevi bulunan ve tek başına kullanılabilen ses veya sesler topluluğudur.
Bu tarife gore her kelimenin bir anlamı olmak zorunda. Bu anlamın olması her kelime için gereklidir.
Kuran’ın indirildiği zamanlarda arapların normal olarak konuştukları kelimeler, insanların anlaması için elbette onların anladıkları anlamda gelecekti. Bunun başkası olamazdı. Eğer başka dilde veya anlamını bilmedikleri kelimelerle gelseydi İnsanlar o zaman Kur’an’ı anlamamış olurlardı.
Kur’an, zaten kelimelerin anlamlarının değiştirilemeyeceğini hükme bağlamıştır..
Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Enam 34
Yani bir dilde bir varlığı karşılayan kelime ne ise, yıllar, asırlar snra da o kelime o anlam bütünlüğü içinde yeni anlamlar kazanacaktır. Bunu kimse değiştiremez.
Benim huzurumda Söz değiştirilmez. Ve Ben kullara asla yanlış iş yapan; yaptıkları iyi amelleri noksanlaştıran, haksızlık eden biri değilim.” Kaf 29
Bu ayete gore, kelimelerin köküne verilen anlam değiştirilmez. Kur’an indiği dönemde Allah’ın indirdiği kelimelerin anlamı ne ise bu anlam değiştirilmez. Yani Allah o kelimenin anlamın o anlamdan alıp başka bir anlam vermez.
Ama insanlar değiştirler mi? Evet değiştirirler, değiştirmişlerdir de:
Yahudileşmişlerden bir kısmı kelimelerin yerlerini/ öz anlamlarını değiştirirler….. Nisa 46
Kelimelerin yerlerinin ve anlamlarının bazı insanlar tarafından değiştirildiğini Kur’an Kabul etmektedir.
Tarih boyunca Kur’an’daki kelimelerden bir çoğunun anlamları değiştirilmiştir.İçleri boşaltılmış ve asıl amacından saptırılmıştır. Bunu yapanlar hakkında Allah buyuruyor:
Ayete gore, kelimelerin anlamlarını iman etmediği halde “inandık”diyen, Yahudileşenler, yalana inanan, Allah’ın ilahlığını Kabul ve Rabliğini bilerek Kabul etmeyenler Kur’an’daki kelimelerin yerlerini kaydırırlar, anlamlarını değiştirirler. Bunlar için acıklı bir azap vardır. (Bknz. Maide 13, 41)
Böyle insanlar için, yani kelimelerin anlamlarını değiştienler için dünyada bir rezillik, ahiretde de büyük bir azap vardır.
Kötü niyetli insanlar, dine zarar vermek için kelimelerin anlamlarını değiştirmek için elinden geleni yapacaklardır. Ama o kelimenin anlamını değiştirmiş olsa bile Kur’an’da o kelime Allah’ın indirdiği manada yerini almıştır. Zamanı gelince iman etmiş araştırıcılar o kelimelerin gerçek anlamlarını bulacaklar ve yanlışları düzelteceklerdir.
Allah, kitabında bir kelimeyi hangi anlamda indirmişse öyle okumamızı ve anlamamızı istemektedir.
Rabbinin Kitabı’ndan sana vahyedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O’ndan başka bir sığınak da bulamazsın. Kehf 27
Kur’an’ın nazilinden bu güne kadar 1400’den fazla yıl geçmiştir. Bu sure içinde dini bozmak isteyen insanlar çıkmıştır. Bunlar kötü niyetli insanlardır. Çeşitli oyunlarla bir çok kavramın için boşaltmışlar, geriye sadece o kelimelerin okunuşları kalmıştır.
Bunlardan bazılarını örnek olar görüşlerinize sunuyorum.
1.OKU
Bu gün ikra, oku emri, okula git okuma yazma öğren gibi anlaşılmaktadır. Okumayı öğrenince kitap, dergi, gazete oku, bu yeter gibi manalara geldiğini hepiniz biliyorsunuz.
Oysa İkra, yani oku, elbette okuma yazma öğren anlamını da ifade etmektedir. Ama oku demek bu kadar yüzeysel olarak değerlendirilemez. Oku, bilgileri topla,dağıt demektir.
Bu gün oku emri, Kur’an’ı oku ama anlama gibi anlaşılmaktadır.
Oysa Kur’an, okunup anlamak ve hayata uygulamak için indirilmiş Allah kelamıdır.
Sonra oku deyince, sadece Kur’an’ı yüünden oku, başka bir şey okuman gerekmez gibi anlam verilmiştir.
Oysa oku, ilim sahibi ol, araştır, ileri git, ağacı, yağmuru, çiçeği, taşı, bitkiyi, insanın yapısın oku incele, bundan yararlan demektir.
Oku, sadece okuma yazma öğrenmeye indirilince bu özelliklerinden koparılmış, ilimde ve fende Müslümanlar geri kalmışlardır.
2.SALAT
Kuran’ın indiği zamanlarda salat kelimesi uyluk ve sırt anlamındaydı. Bu isimleri eyleme dökersek uyluklamak, sırtlamak olur.
Yani insanın üzerindeki bir yükü uylukla kaldırmak, sırtlayarak bir yere götürmektir.
Yani, yük taşımaya destek olmak demektir.
Kuran’da da destek olmak anlamında kullanılmıştır.
Yük dediğimiz şey, toplumun üzerinde olan şeylerdir. Mesala işsizlik yüktür, yoksulluk, eğitim öğretim, savaşlar yüktür. Yani bu durumlarda topluma destek olmamızı, bu konularda bu yüklerin altına girmemizi Allah çeşitli ayetlerinde istemiştir.
Cuma günü denilen gün, aslında bunun adı toplantı günü, imam ezanla salat diyerek toplanmaya gelin, burada bir çok sorun var bunları el birliği ile aşalım demektedir.
Böyle oluca her mescid etrafındaki insanlar birbirlerine yardım ve destekte bulunacaklar, orada yaşayan insanlar mutlu olacaklar, kalkınacaklar ve güçlü olacakdır.
Ama bu gün kelime,yani salat, zaman içinde kelimenin asıl anlamı ile hiç ilgisi olmamasına rağman namaz anlamı verilmiş, insanların namaz kılmalarına Kuran’dan delil yapılmıştır.
Yine zaman içinde bu keilme dua anlamına kullanılmıştır.
Asıl özünden, destek ve yardım anlamından uzaklaştırılmıştır.
3.HACC
Hac bir şeyi isteyerek yapmaktır.
Hazreti İbrahim, Allah’ın emri ile Mekke’de ilk dünya islam üniversitesini kurmuştur. Bu üniversite, bu gün hala oradadır ama işlevini kaybetmiştir.
Üniversite ne demektir? Herkes belli bir eğitimden sonra üniversiteye gider, orda ilim öğrenir, Kuran öğrenir, bilgi ve düşünceler çağın gereklerine göre yenilenir, burada verilen bilgiler dünyaya yayılır, böylece İslamın, yani Kuran’ın dünyada birlik ve bütünlük içinde uygulanması sağlanır.
Bu gün islam üklerine baktığımızda bölünmüşlük almış başını gitmiş, fakiri fakir kalmış, zengini zengin olmuş,mezhepler, tarikalarla bölünmüş, savaşlar her dönemde olduğu gibi yine devam etmektedir.
Kuran’ın bir ayeti bir ülkede başka, bir ülkede başka anlam kazanmıştır.
Dünyada,Kuran etrafında toplanma, aynı ayetleri aynı şekilde uyğulama diye bir şey yoktur.
Işte İbrahim Peygamberin kurduğu dünya islam üniversetesi dünya islam birliğini, Kuran birliğini sağlamak için Allah tarafından bu amaçlarla kurdurulmuştur.
Oraya atanacak rector ve öğretim üyeleri Kuran’a hakim olmuş insanlarda dünyadan seçilmelidir. Oraya dünyanın öteki ülkelerinden hacc diye giden insanlar orda eğitim görmeli ve gittikleri ülkelere öğrendikleri eğitim bilgilerini taşımalı, o ülkeler de buna uymalı, islam ülkeleri arasında birlik berabelik ve güç sağlanmalı, ilimde, fende, bilgide dünyada en öne geçmelidir.
Ama bu gün bu yozlaşmıştır. Yaşayıp yaşayıp ömrünün sonuna gelince bulduğu üç beş kuruşla oraya günahlardan kurtulma ve cenneti garantileme amacına hizmet eden türistik bir geziye dönüşmüştür.
Orda eğitim yoktur, orda Kuran’ın hacca yüklediği hiç bir şey yoktur bu günkü uyğulamada. Orda ölümler,sıkıntılar, insanadeğer vermeme vardır.
Yani hacc bu amacı ile gerçek anlamından çıkarılmış, Suudilere para kazandıran bir turizm olayına dönmüştür.
4 .RİBA
Riba (emek vermeden, çalışmadan kazanılan her türlü para, mal. Faiz, ribanın küçük bir ibölümü.)
Allah, “Riba haramdır. (Bakara 275) diyor. Kuran’ı çevirenlerin hemen hemen tamamı riba kelimesini faiz haramdır diye çevirmişler.
Bu büyük bir saptırma, gerçek anlamı örtmedir. Riba, haksız olarak elde edilen her türlü malın, kazanmanın adıdır. Faiz de bunlardan biridir.
Kelime, faiz ile sınırlandırılmış, bunun dışında haksız olarak elde edilen kazançlar unutturulmuş, sanki bunlar serbest hale getirilmiştir.
Böylece Allah’ın ribaya verdiği anlam saptırılmış, haksız kazanç elde etmenin yolundaki engel kaldırılmıştır.
Riba, sadece faiz değil, haksız elde edilen her türlü kazancın adıdır.
5.ALLAH’IN ELÇİSİ
Allah, Kuran’da Hazreti Muhammed’e Allah’ın Elçi’si demektedir. Ayette, Allah’ın Elçi’si diyor ki kendisi için: “Ben de sizin gibi bir insanım, ama ben aynı zamanda Kuran’ı tebliğ etmekle görevli Allah’ın Elçi’siyim.
Durum bu iken, bu gün Allah’ın Elçi’sini Allah’ın önüne geçirme yarışları bütün hızıylı sürüp gitmektedir.
Konuşmacılar Allah Elçi’sinden bahsederken,Kuran’da geçmediği halde ( Peygamber sallalahüvessellem) gibi bir takım şeylerle süsleyip söylüyorlar. Bunlar yanlıştır. Onu da doğru deseler bari ‘sa’sallüm) gibi kelimelere anlatıyorlar.
Peygamberi göklere çıkaranlar, her konuda mücizeler gösterdiğini söyleyenler, hadislerinin Kuran ayetlerini yürüklükten kaldırdığını iddia edenler, alemlerin yaratılmasını Peygambere bağlayana kadar bin bir türlü olmazları O’na yükleyerek övmekte sınır tanımıyorlar.
Peygamber,Allah’ın kulu ve Elçisidir.
O’nun adına uydurulan hadislerle O’na iftira edilmekte, küçük düşürülmekte, ihanet edilmektedir.
Oysa O, Kuran’ın özüne ve ruhuna uygun olmayan ne bir söz söyler, ne bir davranışta bulunur. Allah, Kuran’a uymayan söz ve davranışları için şiddekli bir şekilde O’nu uyarmıştır. Bakınız Hakka suresi 43. Ayetten sonraki ayetlere..
Din kuran’dadır, kaynağı da Kuran’dır. Allah’ın Elçesi de Kuran sınırları dışına asla çıkmamıştır.
6.KUR’AN
Kuran, Allah’ın kitabıdır. Her müslüman Kuran’a asırlar boyu saygı göstermiştir. Anadoluda ve dünyanın müslüman ülkelerinde el üstünde tutulmuş, duvarlara asılmış, özel bir ilgi ve bağlılık gösterilmiştir.
Bu durum hala günümüzde de devam etmektedir.
Kuran’ın kendisi ben apaaçık bir kitabım dediği halde, bazı insanlar çıkmışlar, herkes Kuran’ı anlayamaz, ancak biz anlarız, biz de size anlatırız, anlattıklarımızdan Kuran’ı öğrenirsiniz demişlerdir.
Böylece Kuran, hayatın dışında tutulmuş, süslü kılıflardan çıkarılıp her ülkenin diline çevrilmeden arapçasından okunmuş, içinde ne var ne yok ilgilenilmemiştir.
Ilk emri oku diye gelen bir kitabı haytın dışında tutmaktan Allah’ın elçisi Peygamberimiz Hazreti Muhammed, Allah’ şikayet edecek ve şöyle diyecektir.
“Benim ümmetin bu kitabı hayatının dışında tuttu.” Furkan 30
Kuran, hayatın dışında tutulunca islam ülkelerinde bazı fetbaz kimseler, bundan faydalanmışlar ve kendilerine kazanç kapısı haline getirmişlerdir.
Kuran’ı açıklıyoruz diyerek, Allah’ın apaçık dediği bir kitabın kapalı olduğunu Kabul ederek Allah’a iftira atmaktan çekinmemişlerdir.
Kuran, bu gün yavaş yavaş anlaşılmaya, okunmaya başlanmıştır. Ama bu yeterli değildir. Devletin bu konuya el atması gerekmektedir.
Kuran, asıl anlaşılması gerekenin dışında başka anlamlar yüklenerek, anlaşılmaz, herkes okuyamaz falan gibi topluma Kabul ettirmişler, olması gerekin dışında çıkarmışlardır.
7.DUA
Dua, Allah’a yalvarmak,yakarmak, O’ndan istekde bulunmakdır. Bu gün yapılan da budur. Ancak, bu gün dua edilirken Kur’an’ın dua etme şartlarına uyulmamaktadır.
Günümüde dua, isteklerin uygun olup olmadığına bakılmaksızın akla gelenlerin dudaklarca söylenmesinden ibaret hale gelmiştir.
Dudakların söylediklerinden kalbin haberi bile yoktur.
Bu istek Kur’an’a uygun mudur , yoksa değil midir, düşünülmemektedir. İnsan kendi yapacağı şeyi Allah’tan isterse bu yerine getirilmez, bu duaya cevap verilmez. Kul,Allah’ım bana para ver, ev ver,araba ver derse bu olmaz. Neden, çünkü bunun için çalışmalısın, sonra istemelisin.
Dua, düşünülmeden yapılan bir eyleme dönüşmüştür. Oysa Araf Suresinin 55 ve 56 ayetlerine bakıldığında nasıl dua edileceği açıklamıştır Allah tarafından. Dua edilirken buna uyulmalıdır.
Dua edilirken Allah’a kalb ile beden ile ve dil ile bağlanılmalıdır. Kalbin istekleri dilde yerine bulmalı, beden de bu isteklere yönelmelidir.
Allah’tan istekte bulundukca insan öyle olmalı ki, kendinden geçmeli, o istek ile bütün organları teslim olmalıdır.
Dua edilirken sorumluluk duygusu içinde olmalı kul, ve Allah’ın istediklerini verecekleri umudunu taşımalı ve O’na güvenmelidir.
Dua etmeyen bir insana Allah değer vermemektedir. (Bkz.Furkan 77)
Dua edenlerın çokları, dua ederken aklı başka yerlerde gezmektedir, dudaklarının dediklerinden kalbinin haberi bile olmamaktadır.
Bu nedenle her gün milyonlarca müslüman dua ettiği halde, bu ülkenin ne cinyaetleri bitiyor, ne caheleti öneliniyor, ne pahalığı sona eriyor, ne de ülkenin üzerindeki karabulutlar dağılıp gidiyor. Ne de hastalıkar azalıyor..
Allah, her şeyi görür,işitir,bilir.
Öyle ise neden yapılan dualarla neden düzelme olmuyor? Çünkü, dua edenler dua etmekten çok uzaktalarda onun için.
Dua edenler bilmelidirler ki, güzel yapılan istekler, ancak amel,yani güzel işlerle desteklenince Allah’a ulaşır. İstemek,ama gereğini yapmamak dua etmek değil kendini kandırmaktır.
Dua konusunda müminler kendilerine kontrol etmeli, doğru dua edip etmediklerini araştırmalıdırlar. Bu yazıyı okuyan her okuyucum da Necmi Akgül doğru mu diyor bu konuda araştırmalıdır.
8.ŞİRK
Şirk,Allah’a ortak koşmaktır.Yani Allah’ın yanında bazı ortakları da vardır demektir.
Ama bu gün şirk koşmak moda haline gelmiştir.Allah ile insanları aldatanlar,insanların şirke bulaşmalarına zemin hazırlamaktadırlar.
Şu adam şeyhtir, buna uyulmazsa ahirette şefaatsız kalacaksın diyerek insanları kandırıyorlar. O kanan insanlar da düşünmüyorlar ki, şefaatin tümü Allah’ındır. (Zümer 44)
Allah kuluma yakınım, şah damarından yakınım diyor, (Kaf 16) Bu kadar kuluna yakın Allah ile kul arasında bir açıklık yok ki, araya bir başkası girsin.
Şeyh hastalığına tutulmuşlar bu hastalıktan kendilerine kurtarmalıdırlar. Yoksa dünya da gitmiştir ahirette..
Ağaçlara bez bağlamak, paraya,mala, makama, güce bu kadar tapan insanlar da Allah’ı unutmuşlar, şirke bulaşmışlardır.
Şirkin ne olduğunu iyi anlamalı,başkalarının geçim kaynağı haline gelmemeli müslüman.
Dinde kullanılan bir çok kavramın amaçların saptırılmış, bunlar bile bile yapılmıştır. Yüzyıllardır topluma yerleşmiştir bunlar. Artık bunların gerçek manalarını öğrenmek ve ona gore yaşamk ve uyguamak gerekmektedir.
Bu saptırılan kavramlar bu kadardır,başka yoktur demek değildir. Daha çok var. Yeri ve sırası geldikce onları da ele alacağız inşallah.
İslamı yüceltmekle, Kur’an’ın müslüman Türk milletine öğretmekle görevli Diyaten İşleri Başkanlığı ilim adamlarından oluşan bir komisyon kurarak Kur’an’da geçen kavramları tesbit etmeli ve gerçek anlamlarını bu millete ve dünya müslümanlarına anlatan bir çalışma yapmalıdır.
Buna çok büyük bir ihtiyaç vardır.
Saygılarımla.
Necmi AKGÜL