Dua ediyor musunuz?
Müslüman olan herkes bu soruya evet diyecektir. Evet, dua ediyorum.
Hepimiz biliriz ki, bir insan bir şeyi bildiği kadar yapabilir. Bilmediği, ya da hakkında az bildiği şeyi gerektiği gibi yapamaz.
O zaman siz, dua hakkında ne biliyorsunuz? Burada durup birkaç saniye dua hakkında ne bildiğinizi düşününüz. Yeteri kadar bilgiye sahip iseniz, sizi kutlarım, yok eğer bir yere takıldınız ya da canım dua duadır işte diyorsunuz, yapacağınız şey dua nedir, nasıl yapılır, Kuran bu konuda neler diyor, bilmeniz gerekir.
Neden, niçin ve nasıl dua edeceğinizi bilmezseniz, gerçek anlamda ve hakkıyle dua etmekte başarılı olamazsınız.
Dua, yardım istemek, çağırmak, seslenmek anlamlarına gelmektedir.
İslam dininde dua ise, bütün noksanlıklardan uzak olan Allah’dan yardım istemektir.
Bu tanımın içinde zayıf ve çaresiz insanın kendini Allah’ın yarattığını kabul vardır. İnsan, kendini yaratanı sever, O’na saygı gösterir, Allah’dan da yardımı iman, sevgi ve saygı içinde ister.
Dua, kısaca insanın halini Allah’a arzetmesi, O’dan istekte bulunmasıdır.
Allah, insanı kendisini bilecek şekilde yaratmıştır. İnsan, dünyaya gelmeden önce Allah ona sormuş: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye. İnsan da “Evet sen bizim Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz.” diyerek Allah’ı kabul etmiştir. Neden? Ayetin sonunda bu neden açıklanmıştır. “Kıyamet günü, bizim Senin varlığından haberimiz yoktu, demiyesiniz diye.” Araf 172
İnsan, Allah’ı tanıyacağına dair Allah’a söz vermiştir.
Allah da insanı Kendini tanıyacak şekilde yaratmıştır.
Ama bazı insanlar bilerek ve isteyerek bu sözü tutmamışlardır. Allah yoktur, ölümden sonra dirilme yoktur, şu şu şeyler bize uymaz, biz yaşar ve ölürüz gibi düşünerek Allah’ı inkar eder hale gelmişlerdir.
O halde dua etmek yaratılıştan, bu günkü dil ile insanın DNA’larına yerleştirilmiştir ve kimse onu oradan silmeye, yok saymaya güç yetiremez.
Allah’a dua etmeyen bir insan, yaratılışta Allah ile yaptığı ve kabul ettiği “Evet Rabbimizsin.” Antlaşmasını tek taraflı olarak bozmaktadır. Ve bu insanların dua etmedikleri zaman Allah o insana nasıl bakacağını, insanın Allah nazarında değeri olup olmayacağını aşağıdaki ayetinde açıklamıştır.
De ki: “Rabbim size değer vermez, sizin duanız olmasa. Fakat siz yalanladınız, o zaman azap görmeniz kaçınılmaz oldu” Furkan 77
Bu ayete göre Allah’ın bize değer vermesi, bizleri kul yerine koyması ancak ve ancak kendine dua etmemize bağlamıştır. Eğer, O’nu tanımazsak, yani O’na dua etmezsek, O da bize değer vermeyecektir.
Allah bize değer vermezse vermesin, kendi bilir bunu diye düşünebilirsiniz. Ama bu kadar değil, şimdi ayetin gerisine bakalım. Allah, dua etmemeyi Kendi’ni kulu tarafından yalanlanmış olarak kabul etmekte ve o kullarına da azap vereceğini açıkça söylemektedir. “Fakat siz yalanladınız, o zaman azap görmeniz kaçınılmaz oldu”
Allah, yarattığı insana “Bana dua edin!” diye emir vermektedir.
Rabbimiz buyurmuştur ki: Dua edin bana, cevap vereyim size. Kibre saparak Bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir. Mümin 60
Niçin Allah’ a dua etmemiz gerektiğini de yine kendisi bize söylemektedir. “Duamıza cevap vermek için.” Dua etmemizi istiyor. Yine dua etmekten kaçındığımız veya dua etmeye inanmadığımız zaman bu insanın aşağılanmış bir şekilde cehenneme gireceğini ayetin sonunda belirtiyor.
Burada dikkat edilmesi gereken bir şey şu: Allah duanıza cevap vereyim diyor, kabul edeyim demiyor. Yapılan dua, yani kulun Allah’tan isteği uygun mu değil mi, yerine getirildiği zaman o kula yarar mı yoksa zarar mı vereceğini anca Allah bildiği için karşılık vereyim diyor. Her dua kabul edilseydi, Allah kulun her isteğini yerine getireceğini söyleseydi o zaman bunu yerine getirirdi. Kimse de ibadet etmez, çalışmaz, dünyanın düzeni bozulurdu.
Şu ayete bakalım şimdi de:
Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. Bakara 186
Allah’a dua etmek, Allah’ın kullarından isteğidir.
Dua, yalnız Allah’a yapılır.
Fatiha suresinin 5. Ayetinde Allah şöyle buyuruyor: Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz.
Ayeti dikkatli okuyalım, yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz. Yalnız ve ancak, sadece Allah’a kulluk edilmelidir. Ve sadece ve yalnızca Allah’tan yardım dilenmelidir. Allah’a kulluk ve O’dan yardım istemek, dua etmenin tam olarak kendisidir.
Allah ‘a dua edenler, Allah’ın dışında peygamberlere, evliyalara, meleklere, türbelere, şeyhlere de dua ediyorlar. Sorduğunda da diyorlar ki: “O başka bu başka.” Hayır o başka bu başka değil, Allah’a dua eder gibi Allah’ın yarattıklarına da dua edenler şirke batmışlar, dinden çıkmışlardır. Bu Allah’a ortak koşmadır. Gerçekten inanan insan Allah’a ortak koşmaz
Müslüman, iman sahibi bir insan, Allah’ın dışında hiç kimseye ibadet edemez, başkasından da asla yardım dileyemez. Dilerse eğer, ortada iman diye bir şey kalmaz, şirk edilmiş olur.
O halde Allah’ın yanında bir başka ilaha daha yalvarma. Kasas 88
Gerçek dua yalnız O’na yapılır. O’nun dışında yalvarıp davet ettikleri ise onlara hiçbir cevap veremezler. Rad 14
O halde Allah’ın yanında başka bir ilaha daha daha yalvarma. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun. Şuara 213
Dua, sadece ve sadece Yaratan Allah’a yapılmalıdır.
O halde Allah’a dua nasıl yapılmalıdır?
Çevremdeki insanları dua yaparken görürüm. Sokakta, camide, yolda, iş yerinde, yürürken, otururken.. Kiminin dudakları açılır kapanır, kiminin elleri yukarı kalkmıştır, kimi dua ettiği belli olsun diye dudaklarını daha çok hareket ettirir.
Kendine güvendiğim ve sevdiğim bazı insanlara da soruyorum.
“Allah kabul eylesin! Neler istedin Allah’dan, Arapça mı yaptın duayı Türkçe mi?”
Cevaplar karışık. Her türlü cevap var. Ama çoğunluk dua ederek kendini kandırıyor. Arapça yapanlar ne söylediğini, Allah’dan ne istediğini bilmiyorlar.
Türkçe yapanların bazıları zaten görsün insanlar diye yapıyor.
Camilerde dua edenler o kadar hızlı ediyorlar ki, akıl almaz bunu. Ellerini yüzüne sürüyormuş gibi yapıyorlar ve çıkıyorlar. Çünkü dışardaki işleri dua etmekten önemli.
Dua edenlerin çokları dili ile söylüyorlar bazı şeyleri ama, inanın onlardan da çoklarının dili ile söylediklerini kalbleri duymuyor. Yani dua ederken hem kendilerini, hem de haşa! Allah’ı kandırmaya çalışıyorlar.
Dua, insan için çok önemli. Allah da dua etmemizi istiyor. Dua etmeyen insanı gereksiz, değersiz sayıyor. Bu kadar önemli bir konuda Allah emir verirken, elbette ki, onun nasıl yapılacağını da kullarına anlatmıştır.
İşte o ayetler:
Rabbinize alçala alçala ve gizlice / açıkça göstererek dua edin; namaz kılın. Kesinlikle O, sınırı aşanları sevmez. Araf 55
Ve düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O’na, ürpererek ve rahmetini umarak dua edin. Kesinlikle Allah’ın rahmeti, iyileştirenlere-güzelleştirenlere çok yakındır. Araf 56
Namaz, eğilerek saygı sunmaktır. Kuran’da geçmez. Zaten şekle bağlanmış dua diye tanımlanır ülkemizde de namaz. Yani bu anlamda namaz kılmak Allah’ın emridir.
Araf suresinin bu iki ayeti namazın nasıl kılınacağını anlatır. Yani duanın nasıl yapılacağının de olmazsa olmazlarını belirtir.
Dua, açık ve gizli olarak yapılmalıdır.
Dua ederken bağırıp çağırmamalı, yırtınmamalı, isyan eder gibi dua edilmemeli, olması gerektiği gibi dua edilmeli ve asla sınır aşılmamalıdır.
Çalışmayı, yapılması gereken işleri bir yana koyup sabahtan akşama kadar dua etmek sınırı aşmaktır. Kaldı k i, çalışırken de insan Allah’tan isteyeceğini isteyebilir.
Allah’tan isteği:
Dil söylemeli.
Gönül bu söyleneni kabul etmeli,
Beden de söylenene göre hareket etmelidir.
Bir yandan bunlar yapılırken, insan bütün varlığı ile ürpermeli, kendini tam olarak Allah’a vermeli ,öte yandan da Allah’tan isteklerin yerine getirileceği umut edilmelidir.
Dua ederken dil, gönül ve beden üçlüsü aynı anda duaya katılmalıdır. Yani, dil ne söylerse gönül onu duymalıdır, beden de söylenene göre hareket etmelidir.
Yani, duada Allah’dan istenenlerin kabul edilmesi için tam inanç ve güven içinde olunmalıdır.
Dua, kulun yaratanı ile konuşmasıdır.
Dua, kulun Allah’a en çok yaklaştığı andır.
Bu zamanda çoklarının yaptığı gibi dua, dudak pısırdatması değil, dudaklardan dökülenlerden kalbin habersiz olduğu görev yapma değil, umudu ve aklı bir kenara koyarak anlamadan, bilmeden söz tekrarı değildir.
Kafiyeli, secili, söz güzelliğine önem verilerek, başkalarının yazdığı ve insanların papagan gibi tekrarladığı söz dizimi hiç değildir.
Dua, gönlümüzün en derin yerinden Allah’a yükselen samimi ve içten isteklerdir.
Dua, boyun bükerek Allah’tan istemektir, Allah’a (haşa!) ben istiyorum sen de şunu şunu yap demek hiç ama hiç değildir.
Camilerde imamlar kendi ellerine tutuşturulan matbu duaları alıp bağıra bağıra okuyorlar. Ve diyorlar ki, “Ya Rabbi, vatamızı iç ve dış düşmanlerden koru! Allah’ım fakir fukaraya yardım et, ” diye ve benzeri şeylerle Allah’a emir veriyorlar.
Dua, insan gücü ile yapılacak şeyler için edilmez. Bir insan “Allah’ım bana para ver.” Diye dua ederse bu istek asla kabul edilmez. Çünkü para kazanmanın yolunu Allah göstermiştir, bu da para getirecek işte çalışmaktır.
Dua, bir başkasının kötü olması, acı ve ızdırap çekmesi, kazalara belalara uğraması, hasta olup sürüm sürüm sürünmesi gibi şeyler için edilmemelidir.
Dua, insanın güc yetiremediği, kendini aşan şeyler için edilmeli, bunlar Allah’tan istenmelidir.
Günahların affı gibi, dünyada da ahirette iyilik istemek gibi, hesap gününün kolaylaştırılması gibi. Kötü olan şeylerden korunması gibi.
Bazı insanlar dua ederken avazı çıktığı kadar bağırıyorlar. Sanki, kendilerine şah damarından yakın olan Allah’a değil de, dağ başındaki birine sesleniyorlar. Sadece bağırmakla kalmıyorlar, dua ederken Allah’a isyan ediyorlar, kendilerini parçalıyorlar.
Kaf Suresinin 16. Ayetinde Allah “Ben size şah damarınızdan daha yakınım.” Diyor. Allah, bırakın bağırmayı çağırmayı dua ederken, içimizden ne geçtiğini biliyor. Dua ederken bunlara dikkat edilmeli, duanın adabına uygun davranışlarda bulunmalı, Allah karşısında insan boynunu bükmelidir.
Dua eden insan tam anlamı ile gönül, beden, akıl, dil ve her şeyi ile Allah’a teslim olmalıdır.
O daima diridir; O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O halde dinde ihlaslı ve samimi kişiler olarak O’na dua edin. Her türlü övgü alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Mümin 65
Dua, samimi ve dinine bağlı insanlar olarak yapılmalıdır. İman sahibi olmayanın duası elbette dikkate alınmayacaksın. Allah’tan istekler, iyi niyetle ve temiz, içten, samimi duygularla yapılmalıdır.
Dua genel olarak insana rahatsızlık, sıkıntı, bela geldiği zaman yapılmaktadır. Allah’ı inkar eden bile yanında çok önemli bir olay olsa hemen Allah’ı anar ve O’na dua eder, yalvarır. Kaldı ki başlarına kendini üzecek bir şey gelince de dualarını kurtulmak için artırırlar.
Oysa Allah’ın istediği bu değildir. İnsanın başına sıkıntı gelmeden, mutlu iken, sağlıklı iken, her şey güzel giderken dua etmelidir. Ama ne yazık ki, insanı Yaratan bu durumu Yunus Suresinin 12. Ayetinde ne güzel anlatıyor:
İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.
İman sahibi insan, Allah’ı ve O’nun insana verdiği nimetleri hiçbir zaman unutmamalıdır.
İnsanlar, dua ettikleri zaman derler ki, “Ben dua ettim de kabul edilmedi. Allah duymadı bile benim duamı.” Böyle düşünmek Allah’a yapılmış en büyük iftiradır.
Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi. Ali İmran 38
Ayette, Zekeriyya Peygamber Rabbine dua ediyor, istekte bulunuyor ve sonunda diyor ki: “Sen duayı hakkıyla işitensin.”
Allah, benim duamı duymadı demek, Allah’ın işiten, duymayan biri olduğunu kabul etmek olur ki, bu Allah’ın da eksikliği var demektir. Allah’ın tam mükemmel, yani Subhanallah olduğunu kabul etmeyen dinin dışına çıkmış olur.
Allah, insana şah damarından yakındır, Kaf 16, çok yakındır. Bakara 186
İnsan da Allah’ına yakın olmalı, bu yakınlığını duaları ve samimi istekleri ile belirtmelidir. Unutulmamalıdır ki, Allah’ın bizim dualarımıza ihtiyacı yoktur, oysa bizim Allah’a ihtiyacımız aldığımız nefes kadar önemli ve çoktur.
Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. (Ey kâfirler!) İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi azabı tadın! Enfal 35
Dua ciddi olarak yapılmalı, alaylı bir şekilde, el çırparak, ıslık çalarak yapılmamalıdır. Böyle yapanlar sevap kazanmak bir yana azap göreceklerdir.
Allah, kulunun kendisinden neler isteyeceğini kuluna göstermiştir.
Dua, günahların bağışlanması için yapılmalıdır. Ali İmran 159
Dua, Allah’a en güzel isimlerle yapılmalıdır. Araf 180
Dua insana güç verir, mutlu eder, mutsuz etmez. Meryem 4
Dua hatasını ve günahını kabul eden insanlar için yapılmalıdır. Tevbe 102-103
Yaratılan her şey Allah’a dua etmektedir. Ama biz insanlar bunu anlayamayız. Nur 41
Allah, duayı kabul etmeye karar verince onu en güzel şekilde kabul eder. Saffet 75, mümin 14
Duaya başlarken “Allah’ım senin tam mükemmel ve noksansız oluğuna iman ederim.” Demek, bitirirken de “Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdederim.” Diye bitirmek dua etme adabına uygun bir davranıştır. (Bak Yunus Suresi 10)
İbrahim Peygamber şöyle etmiştir:
“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri destek ve yardımda bulunmaya devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” İbrahim 40
“Rabbimiz, hesabın görüleceği gün, beni anamı-babamı ve müminleri bağışla.”
Ana ve baba için nasıl dua edilip neler deneceğini da Allah şöyle bildirmektedir.
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!” diyerek dua et. İsra 24
Bir başka örnek dua ayeti de şöyle:
Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver ahrette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! Bakara 20
Fatiha Suresi aslında örnek bir duadır. Herkes hemen hemen ezbere bilir. Okuyup anlamını da düşünerek onunla dua etmek insana huzur verir. Dua zaten içten, ürpererek ve umutla yapılırsa insana huzur verir. Çünkü söylediklerimiz ve isteklerimiz anında Allah’a ulaşmaktadır.
Kuran’da 200 civarında dua ayeti vardır.
Dua çok önemlidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed dua ile ilgili olarak şöyle diyor: DUA İBADETİN ÖZÜDÜR, İLİĞİDİR.
Rabbim, ilmimi artır. Taha 114
Rabbim, sana inandım, beni bağışla, merhamet et, sen çok merhametlisin. Müminun 118
Rabbim, bozguculuk yapanlara karşı bana yardım et. Ankebut 30
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez.
Kişinin yaptığı her iyilik kendi yararına, her kötülük kendi zararınadır.
(Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir.
“Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma.
Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.
Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma.
Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlamızsın.
Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.” Bakara 286
Allah, mümine Kuran okumayı emretmiştir.
Kuran’ı okumakla emrolundum. Neml 92
Bu emri yerine getirdiğiniz takdirde Kuran’daki dua ayetlerini de okuyacaksınız. O zaman sizler de dualarınızı o ayetlerle içinizden geldiği gibi, umutla, teslimiyetle, dil, gönül ve bedenle ürpererek yaparsınız. Bu durum duaların kabulüne giden en güzel yoldur.
Allah’ım senden isteklerimizi kabul eyle.
Saygılarımla….
NECMİ AKGÜL
Yorumlar
“DUA NASIL YAPILMALIDIR?” için 2 cevap
Ben Rabbim iyi bir kul değilim..
Dua ediyorum beni bırakmasın iyi bir olayım diye. Dinimi en iyi şekilde bileyim diye. Ama ben olamıyorum günah işlemek istemiyorum. Ben o kadar güçlü değilim. Ne nefsime ne de şeytana dimdik durup o na karşı gelemiyorum.
O kadar büyük günahlar işlemedim. Ama bir erkeğin yüzüne ufacık bile baksam, dünyanın en büyük günahkarlarındanmış gibi hissediyorum.
Namazımı orucumu tutamıyorum. Bir türlü olmuyor. Yapamıyorum. Hayatımı bir düzene sokamıyorum.
Belkide bu hayatta tek başıma olduğumdandır.
Kimsenin bana yardım etmemesindedir.
Kimsenin beni anlamaması dandır.
Rabbimin benim yanımda olduğunun hissedemediğimdendir.
Duağımın kabul olmamasından oyle çok korkuyorum ki.
İyi bir Müslüman olmamaktan.
Cehennem ateşinde yanmaktan…
Merhaba Songül Hanım,
Yazdıklarını dikkatlice okudum.
Kendini güzel anlatmışsın.
Kendin için her şeyin farkındasın.
Bu umutsuzluk ve korku neden anlamadım.
İyi bir müslüman Allah’tan ümit kesmez.
Allah hakkında yeterli bilgin olmadığını düşünüyorum.
Allah, şirk hariç bütün günahları affeder.
hepimiz günah işliyoruz, Ama Allah’dan affını istiyoruz.
Allah diyor ki: İyilikler kötülükleri yok eder.
Büyük günahları işlemeyin küçükleri ben affederim diyor.
seni kimse anlamıyormuş, kimse yanında değilmiş, yalnızmışsın…
neden seni kimse anlamıyor, neden yalnız kalıyorsun, sen insanları sevdin de onlar senden kaçtılar mı.
Önce sen insanları sevmelisin.
Allah, duaların kabul edileceğini söylemiyor ki zaten… Cevap veririm diyor. Ama mutlaka cevap veriyordur. O, Allah, sana en yakındır, kalbinden geçeni hemen bilir.
Güzel şeyler düşün.
Bu sitede namazla ve oruçla ilgili yazılarım var onları da bul oku.
Her insan güçlüdür, her insan günah işler, ama iyilik de yapar, zaman zaman zayıf da olur.
sen önce Allah’a güven, sonra kendine.
Bak göreceksin ki, bütün umutsuzlukları yenecek, kendine geleceksin.
Her türlü düşünceni ve sırlarını benimle paylaştığın için teşekkürler ederim.
Sana dua ederim.
Sevgi ve saygılarımla…
Necmi AKGÜL