Sosyal medya denince akla ilk geleni Facebook’tur.
Burada insanların paylaştıkları bilgilerin çokları doğru değildir. Ama çok miktarda da doğru olanlar vardır.
Ben de zaman zaman paylaşılanlardan benim adresime ulaşanları okurum.
Geçenlerde bir arkadaşım paylaşmıştı.
Bir videoydu bu. On tane kadar sakallı, sarıklı adamlar tek tek konuşuyorlar, gülerek, sırıtarak, alay eder gibi bir şeyler anlatıyorlardı.
Farklı kelimeler ve cümleler kullansalar bile hepsinin ortak olarak dediği şuydu:
Kur’an, kadınları dövün diyor.
Kadınların dövülmesi onlara verilmiş en büyük şereftir diye saçmalayanlar bile vardı.
Bunun üzerine düşündüm. Gerçekten Kur’an erkeklere kadınları dövme emri mi vermişti?
Bu konunun gerçeği neydi, bilmek araştırmak istedim.
Bu araştırmalarda şunu gördüm ki, o kimselerden çok daha fazlası erkeklerin kadınları dövmelerine dair bir emir yoktu, diyor.
Birileri öyle, birileri böyle diyordu.
Peki işin doğrusu neydi?
Kadınların dövülmesini emreden, ya da dövülmesin diyenler aynı ayette buluşuyorlardı.
Bu Nisa Suresinin 34 ayet idi. Ayete önce bir bakalım.
Diyanet meali…
Allah´ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah´ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.nisa 34
Bu da Hakkı yılmaz’ın meali..
Allah’ın, bazı şeyleri bazısına fazla kılması ve erkeklerin mallarından nafaka sağlamaları nedeniyle erkekler, kadınlar üzerine iyi koruyup iyi gözeticidirler. Hâl böyle olunca, sâlih kadınlar, Allah’a itaat edicidirler; Allah’ın koyduğu kurala uyanlardır, Allah’ın koruduğu şey nedeniyle henüz gelmediği hâlde başlarına gelebilecek felaketler için koruyucudurlar. Dik kafalılık yaparak kendisini taciz ve tecavüz riskine atmasından korktuğunuz kadınlara da, öğüt verin ve yan gelip yattıkları yerlerde; kendi ülkeniz sınırları içerisinde göç ettirin ve de baskı yapın. Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa, artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah, çok yücedir, çok büyüktür. Nisa 34
Diyanet mealinde “Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün.” Denilmektedir.
Hakkı yılmaz’ın mealinde aynı yer :
“Dik kafalılık yaparak kendisini taciz ve tecavüz riskine atmasından korktuğunuz kadınlara da, öğüt verin ve yan gelip yattıkları yerlerde; kendi ülkeniz sınırları içerisinde göç ettirin ve de baskı yapın.” Diyor.
Biri dövün derken, öteki kendi ülkeniz sınırları içinde göç ettirin diye çevrilen kelime şu: Vedribuhunne Bu kelimeye verilen manalar içinde darbetmek, vurmak anlamı var. Buradan yola çıkarak kadınları dövün diye bir sonuca ulaşıyorlar demek ki.
Dövmek işlemi sonucu dövülen acı çekecektir. Bir insanın acı çekmesi için illa dövülmesi gerekmez. Onu rahat yaşadığı yerden uzaklaştırmak daha büyük bir acıdır.
Kadınları dövün diyenler dövün kelimesinden önce veya hemen sonra, dövme kafalarına yatmamış olacak ki, parentez içinde hafifce dövün, kan çıkmadan dövün, şöyle sırtına omzuna vurun diyorlar.
Bunun adı dövmek değil biraz kabaca okşamak olur ki, dövmekle en küçük bir ilgisi yoktur.
Allah, kadınların dövülmesini emretmiş olsaydı, onun nasıl yapılacağını da belirtir, sınırlarını çizerdi. Çünkü anlaşılmaktadır ki, Allah kadınları dövmek değil evin dışında bir yere göndermeyi murat etmiştir.
Aslında dövme işlemine gelinceye kadar Allah iki yol ve yöntem daha bildirmiştir.
Biri öğüt vermek.
Öteki, yataklarında yalnız bırakmak. Yani karı kocacının yattığı yatakta kadını yalnız bırakıp başka yatakta yatmasıdır.
Bu yalnız bırakma öğüt verilirken yapılmalıdır.
Bu ikinci yol göstermektedir ki, üçüncü yol yaşadıkları evlerin dışında bir yere gönderip evlerinin kıymetini kadınlara bildirmenin yolunu açıyor.
Ayette nuşuz eden kadınlar ifadesi var. Nuşuz, kadının kocasına sen sen isen ben de benim, bana kimse bir şey yapamaz, istediğimi gibi gezer tozarım, yemek yapmam, ev işleri ile ilgilenmem gibi nedenlerle kendini erkeğinden büyük görmesidir.
Günümüzde buna geçimsiz kadınlar deniyor.
Bu kadınlara koca, önce öğüt verecek, yapma etme, bak evliliğimiz tehlikeyi giriyor diyecek, uslanmadı, aynı şeyleri yapmaya devam ederse eğer, yatağına onu almayacak, başka yerde yatmasını temin edecektir. Bu kadının, kadınlık onuruna vurulmuş acı verici bir darbedir.
Buna rağmen kadın yine aynı şeyleri yapmaya devam ederse, artık yapılacak iş onu dövmek değil, yaşadığı rahat ortamın dışına çıkarmaktır. Yani kadın o zaman kocası ile ayrılık çanları çaldığını anlayacak, barışmak isterse gelip barışacak ve kendini düzeltecektir.
Ayetin bu kısmında harika bir eğitim medotu uygulanmıştır.
İndirilen dine göre değil de uydurulan dine göre verilen bu tür görüşler nedeniyle, ülkemizde kadınlar her gün işkence görmekte, kolu kanadı kırılmakta, sokaklara atılmakta, hatta öldürülmektedir.
Allah’ın kitabı ne diyorsa öyle olması gerekir. İkindi vakti dövdüğünüz bir kadını gece koynunuza gelmeyecektir, gelse de bunu korkudan yapacaktır.
İnsanların istemediği bir şeyi zorla ona yaptırılması ne yapana ne de yaptırana zevk vermeyecektir.
Türkçeye çevrilmiş çok sayıda Kur’an meali var. Acaba öteki çeviriciler nasıl çevirmişler diye baktım. Sonuç şu:
Kadınları Dövün diye çevirenler..
Abdulbaki Gölpınarlı
Ali Bulaç (hafifce dövün)
Ali fikri Yavuz (hafifce vurun)
Elmalılı Hamdi Yazır
Hasan Basri Çantay
Kadri Çelik
Ömer Nasuhi Bilmen
Şaban Pirinç
Suat Yıldırım
Süleyman Ateş
Umut şimşek
Kadınları dövmeyin diye çevirenler..
Bayraktar Bayraklı
Yaşar Nuri Öztürk
Edip Yüksel
Mustafa İslamoğlu
Hakkı Yılmaz
Görüldüğü gibi çok çevirmen kadınların dövülmesini yönünde çeviri yaparken, çok azı da evden uzaklaştırılmasını anlamışlardır.
Ülkemizde kadınları dövülmeli diye anlam kazanınca ayet, bizim erkekler dövmek bir yana kemiklerini kırıyorlar, yüzlerini gözlerini şişiriyorlar, dahası yetmiyor bıçak darbeleri ile evde, sopa ile sokaklarda öldürüyorlar.
Bunlar ülkemizde günlük olaylardır.
Kimse işin doğrusu bu millete anlatmıyor. Anlatması gereken diyanet bile susmuş, hatta o bile kadınları dövün diyor.
Bir de erkeklerin nuşuzu var. Onlar da kendilerini olduklarından büyük gösterirler. Kadınlarını küçük görürler, onlara hakaret ederler, kaba ve katı davranırlar.
Bu durum Kur’an’da şöyle anlatılır:
Eğer bir kadın kocasının sadakatsızliğinden, yahut kendisine sırt çevirmesinden endişe ederse aralarını bir barış girişimiyle düzeltmelerinde kendileri için bir sakınca yoktur. Ve barış hep hayırdır. Nefisler, cimrilik ve doymazlığa hazır hale getirilmiştir. Güzel davranır, sakınıp korunursanız Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olacaktır. Nisa 128
Erkek, kadının dikkafalılığı sırasında ona öğüt verip yatağını ayıracak ve bir süre evden uzaklatıracaksa, kadın da kocasının geçimsizliği zamanlarında sevgi ile yaklaşıp onu anlamaya çalışmalı, her şeyin güzel gitmesi için elinden geleni yapmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, barış her şeyden hayırlıdır.
Erkek ve kadının farklı yaratılmasından başka aralarında bir fark yoktur. İkisi de birbirlerine sevgi ile anlayışla yaklaşmalı, birbirleri ile kavga edecekleri yerde birbirlerini sevmelidir.
Böyle yapıldığı zaman ikisi de mutlu olacak, o yuvada yetişen çocuklar da mutlu yetişeceklerdir. Bu herkes tarafından böyle olunca mutlu bir toplum oluşacaktır. Asıl istenen de bu değil mi zaten?
Erkek ya da kadın önce kendileri ile barış halinde olmalı, sonra bu barışı birbirlerine taşımalıdır. Görülecektir ki bu barış dalgası yakından uzağa doğru artarak devam edecektir.
Ey erkekler, kadınlarınızı dövmeyiniz, onları seviniz.
Saygılarımla…
Necmi AKGÜL