Yakında kurban bayramı kutlanacak.
Bütün Müslümanlara hayırlı olsun.
Kurban, Arapça bir kelimedir ve yaklaşmak anlamına gelir. Dini anlamda küçük ya da büyük baş bir hayvanı keserek Allah’a yaklaşılacağına inanılan bir uygulamadır.
Allah, işi güzel yapın! Müminun 51 diyor..
Öldürmede haddi aşmayın! İsra 33 diyor.
Kurban kesmek bir iştir. Bu iş her Müslüman tarafından güzel yapılıyor mu? Siz ineği vincle yukarı kaldırıp boğazını kesen gördünüz mü? Ya da yere yatıramadıkları bir boğanın önce ayaklarını kesip sonra yatırdıklarını gördünüz mü? Veya çeşitli işkencelerle hayvanları kurban niyeti ile kesenleri gördünüz mü?
Göreceksiniz ki, bayram günü televizyonlarda her yer kan gölüne dönecek. Çok çirkin manzaralar göreceksiniz. Kurban kesilen her yer pislik içinde. Çevre temizliğinden insanlar habersizler. Kan, dışkı, deri, kesilmiş ayaklar, boynuzlar, hatta bağırsaklar, kesik başlar.. yerlerde sürünecek.
Şimdi bunları yapanlar, kurban kesiyorum diye bu kadar çirkinliği yapmak zorunda mıdırlar? Hani Allah işi güzel yapın, öldürmede sınırı aşmayın diyordu. Şimdi iş güzel mi yapılmış oluyor?
Kurban derileri için vakıflar, dernekler, camiler, cemaatler daha çok deri toplamak için birbirlerini ile kıyasıya mücadele etmektedirler. Toplanan derilerin amacına uygun yerlerde, yani kamu yararına kullanılıp kullanılmadığı da ne yazık ki belli değil.
Allah rızası için kurban derisi toplayanlar, bunu yine Allah rızası için kamuya, yani ihtiyacı olanlara harcamak zorundadırlar.
Bu gün kurban her evde bir tane kesilir. İki, üç kesen pek nadirdir. Ailenin durumu iyi olsa da bu böyledir. Evin öteki fertleri için kurban kesilmez. Sorarsınız, bu yıl bana, ertesi sene eşime, sonra ötekilere diye ferdi ibadet denilen kurban ibadetine hiç uymayan bir cevap alırsınız.
Bunların her biri ayrı ayrı kurban kesmeleri yerine tek kurbanla iş bitiyor.
Peki ya kurban etleri.. Size göre üçte biri dağıtılacak, üçte biri yenecek, üçte biri misafire verilecek. Öyle mi yapılıyor? Bu gün yaşam apartman binalarında sürüyor çok yerde. Kimsenin kimseden haberi yok. Ya herkes kurban kesmişse.. verilecek kimse yok ortalıkta. Ya da alt kattakinin kesip kesmediğini bilen yok. Hatta dahası var, koyun kesen inek kesene, inek kesen de k oyun kesene et veriyor. Şu hale bakınız.
Kurban etlerinin bir çok evlerde kavurma yapılıp saklandığını bilmeyen yok.
Çocuklarım da onun bunun etine bakmasınlar, ya da “durumunuz iyi, neden kurban kesmiyorsunuz?” sorusu ile k arşılaşmamak için kurban kesenler var.
Borçlanarak kurban alanlar, kurban kesmek için hayvan çalanlar, kurbanı kesip derisini sonra satanlar, belediyelerin yasaklarına uymayıp orda burada kurbanını kesenler çok.
Böyle düzensiz olarak, acımasız, ilkel, yılda bir defa bir ülkede topluca hayvan kesilmesini bazı çıkar çevreleri kurban kesmek Allah emridir diye ortalığa çıkıp kendi amaçlarına hizmet ediyorlar. Zavallı müminleri de Allah diye diye kandırılıyorlar, aldatılıyorlar.
İnsanlarımız, ne yazık ki, Kuran’a saygılı ama, Kuran’dan habersiz bir hayat yaşıyorlar. Dinimizi genel olarak bilmiyoruz. Eğitilmiyoruz. Bilenlerimiz de çıkıp doğruyu anlatmıyorlar, eğer gerekli bilgiyi vermiş olsaydık ve insanlar yaptıklarını nam şan için değil de Allah için yapsalardı, hayvanlar en güzel bir şekilde kesilir, her türlü kurallara uyulurdu.
Diyanet İşleri Başkanlığı da bütün bunları biliyor, ama siyasilerden korkuyorlar, gerçeği asla açıklamıyorlar. Eğer bunu siyasiler oy kaybedecekler, bir insan,kurum ve kuruluş bağıracak işimizden olacağız diye susuyorlar. Yazıklar olsun!
Şimdi bir de aşağıdaki ülkemizin manzarasına bakalım.
Kurban kesmeye ekonomik ve toplumsal olarak baktığımızda kesilmemesi anlaşılacaktır.
Türkiye istatistik kurumuna göre ülkemizde büyük baş hayvan sayısı 15 milyon,
küçük baş hayvan sayısı 40 milyon civarındadır.
Ülkemizin nufusu da 80 milyondur. Bunun 18 yaş altı sayısı 20 milyon. Bunlar kurban kesme yeterliliğine sahip değillerdir. Geriye 60 milyon, diyelim 55 milyon insan kalıyor. Kimlerin kurban kesmeleri gerektiği aşağıda diyanet işlerinin sitesinden alınıp sizlere sunulmuştur.
“Kurban kesmek, âkıl-baliğ (akıllı-ergen), dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve mukim olan bir Müslüman’ın yerine getirmesi gereken mali bir ibadettir. Temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 80.18 gr. altın veya bunun değerinde para veya eşyaya sahip olan kişi dinen zengindir.”
Kurban mali ve ferdi bir ibadet olduğuna göre dinen zengin olanlar keseceklerdir. Dinen zengin olmakta ölçü nedir? Bir yıllık geliri garantili olacak, borcu bulunmayacak, fazladan 80 gram altını bulunacakmış. Ülkemizde bu şartarı taşıyan insan sayısı, yani 55 milyondan kaçıdır? Sanıyorum 25 milyonu daha elememiz gerekecek. Geriye kurban kesme yeterliliğinde 30 milyon insan kalıyor.
Bu 30 milyon kurban keserse, ülkemizin en büyük zenginlik kaynaklarından biri olan hayvanlarımızın ne kadara kesilir acaba?
Bir büyük başı 7 kişi kesiyor. 15 milyon büyük baş hayvan vardı, 7 ile çarparsak 105 eder. 40 da küçük baş hayvan vardı, onu da üstüne koyarsak 145 milyon eder.
Her sene 30 milyonu kesildiği zaman altı yedi bilemedin on yıl sonra elimizde hiç hayvan kalmaz. Sonraki yıllarda eti, sütü, yoğurdu, deriyi, hayvan gübresini nereden bulacağız?
Ama gerçek bu değildir. Yılda sadece 750 000 (750 000*7=5 250 000) büyükbaş, 2 000 000 da küçükbaş olmak üzere 9 250 000 kişi kurban kesmektedir. Yani yuvarlak hesap 10 milyon.
Bu şunu gösterir, ülkemizde kurban kesecek kadar zenginimiz 80 milyonda sadece yuvarlak hesap 10 milyondur.Toplum olarak kurban kesmeye de insanlarımız inanmamış görünmektedirler.
Yani Allah bize bunu mu emrediyor? Eğer bu yıllara kadar hayvanlar böyle kurban edilseydi, yani on yıl önce böyle başlansaydı, ülkemizde hiç küçük ve büyükbaş hayvan kalmazdı. Nasıl beslenecektik o zaman?
Allah, her şeyi bir denge içinde yaratmıştır. O zaman denge bozulurdu, bunun yüzlerce yıl sürdüğü kabul edilirse yeryüzünde hayvan nesli kalmazdı. Allah, kullarından bunu istemiş olamaz. Bu akla ve düşünceye uymuyor. Oysa Kuran ile akıl aynı kaynaktan Allah’dandır. Aralarında asla çelişki olamaz. Bu da gösteriyor ki, toplu hayvan kesimi yapılması Kuran’a uygun değildir.
Kurban, insanı Allah’a yaklaştıracak eylemlerdir. Bu havyan kesip etini yoksullara dağıtmakla da olur, bir yoksulu doyurmakla da olur, bir taşı zarar veriyor diye yoldan kaldırmakla da olur. Allah, kulunun güzel ve ve yararlı şeyler yapmasını ister. Güzel ve yararlı şeyler yapanlar Allah’a yaklaşmışlardır.
“Ayrıca unutulmalıdır ki mü’minler, sene de bir kez bayramla, törenle, şölenle değil her an, toplumda kardeşliği, yardımlaşmayı ve dayanışmayı pekiştirmek, sosyal adaletin tesisinde yardımcı olmak, et alma imkânına sahip olmayanların et yeme imkânı sağlamak, zenginlerde yardımlaşma ve paylaşma duygusunu sağlamak ve uygulamak zorundadırlar.”
Kurban kesme konusunda günümüzde ünlü ilahiyatcılarımız, proflarımız, din görevlilerimizin görüşleri var. Bunların her biri bir kafadan konuşmaktadırlar. Oysa Kuran aynı Kuran, Kuran’daki o ayet aynı ayet, ama bakınız onlar, ki bunların hepsi Kuran’ı iyi bilen, bunun eğitimini almış, Arapçaya hakim, çokları prof olan insanlardır, kurban kesilmeli mi, kesilmemeli konusunda kim ne diyor?
Kurban kesmek emirdir, kesilmeli diyenler:
Diyanet İşleri Başkanlığı:
Prof. Mehmet Okuyan
Prof. Bayraktar Bayraklı
Prof. Abdulaziz Bayındır
Elmalılı Hamdi Yazır
Prof. Süleyman Ateş
Diyanet Vakfı
Mustafa İslamoğlu
Ali Bulaç
Ve daha bir çok Kuran’ın çevirisini yapan kimseler..
Kurban kesmek emir değildir, kesilmemelidir.
Prof. Yaşar Nuri Öztürk (Allah rahmet eylesin)
Prof. Zekariya Beyaz
İlahiyatçı Yazar: ihsan Eliaçık
Araştırmacı Yazar Hakkı yılmaz:
Bu isimlerin hepsi yaşamaktadır. Diyanet işleri Başkanlığı bu insanları ve bu konudaki bilim adamlarını toplamalı ve Kuran incelettirmeli, sonra da çıkıp hakla demelidir ki, Kurban kesmek Allah’ın emridir, Ayeti de şudur.
Ya da demelidir ki, Kurban kesmek diye bir şey yoktur, Kuran’da böyle bir ayet de mevcut değildir.
Sonra bu insanların bazıları da diyorlar ki, kurban farza yakın vaciptir. Ne demek farza yakın vacip. Ya Allah’ın emridir, ya da değildir.
Acaba Kuran bu konuda ne demektedir? Kurban kesilmeli diyenler ile kesilmesine gerek yok diyenlerin de görüşlerine bakarak ilgili ayetleri, hatta kelimeleri de inceleyerek araştırdım. Bunları sizinle paylaşmak istiyorum şimdi.
Bunlardan ilki Kevser suresinin ikinci ayetidir.
Bu ayet yüzde 90 Kuran Meallerinde “ Namaz kıl, Kurban kes!” olarak çevrilmiştir.
Kevser Suresi, ayetlerin inişine göre ilk bir yıl içinde inmiştir. Daha etrafta birkaç müslümandan başka kimse yoktur. Peygamberimizin iki oğlu ölünce müşrikler soyu kesik diye dil uzatmaya başladılar. Bu söylenti Allah’ın Resulunun gücüne gidiyordu, Allah da bu dil uzatmalara Kevser Suresi ile O’na moral diye ce vap vermiştir.
Kevser Suresinin gerçek anlamı şöyledir:
Şühpesiz biz sana bol nimet verdik. Kevser 1
Öyle ise Rabbin için salat et ve karşılaşacağın zorlukları gögüsle. Kevser 2
Şüphesiz seni horlayan sonu olmayanın, yaptıkları işe yaramayanın ta kendisidir. Kevser 3
İkinci ayette ne namaz kıl emri vardır, ne de kurban kes emri vardır. Ama bu ayet amacından saptırılmış ve hemen hemen bütün meallere namaz kıl, kurban kes diye girmiştir. Zahmet edip araştırmamışlar ve birbirlerinden kopya çekmişlerdir.
Salat, namaz kıl demek değildir. Desteklemek ve yardım etmektir.
Nahr da kurban kes demek değil, göğüsle demektir.
Allah, Rasülüne diyor ki, sen insanlara eğitimle, maddi gücünle yardım et, destek ol, bunu müşriklar hoş karşılamazlar, sana sıkıntı verirler, bu sıkıntılara da katlan, onları göğüsle!
Ayetin gerçek anlamında kurban kesmekle ilgili bir emir yoktur. Bu açıkca anlaşılmaktadır.
Kurban kesilmesine delil gösterilen Saffet Suresinin İbrahim Peygamber ile ilgili evladını kurban etmesini anlattığını bildiren ayetlerine bakalım
“Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.” [Saffat Suresi, 100]
Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. [Saffat Suresi, 101]
Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın.” [Saffat Suresi, 102
Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail’i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.[Saffat Suresi, 103]
Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik. [Saffat Suresi, 104]
“Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.” [Saffat Suresi, 105]
Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. [Saffat Suresi, 106]
Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik. [Saffat Suresi, 107]
Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. [Saffat Suresi, 108]
İbrahim’e selam olsun. [Saffat Suresi, 109]
İbrahim Peygamber, Allah’tan bir evlat istiyor,(ayet 100) Allah, bu isteği kabul ediyor. (ayet 101) Çocuk koşup oynamaya başlayınca İbrahim Peygamber oğluna “Rüyamda seni boğazladığımı görüyorum.” Diyor, çocuk da babasına “Emrolunduğun şeyi yap babacığım!” diye karşılık veriyor. (ayet 102) Bunun üzerine babası oğlunu boğazlamak için yere yatırıyor, (ayet 103) tam kesecekken Allah ,İbrahime sesleniyor, rüyayı doğruladığını bildiriyor ve bunun bir imtihan olduğunu söylüyor. (ayetler 104, 105, 106) ve Allah oğlu yerine ona bir kurban veriyor. (ayet 107)
Şimdi düşünmek gerek, rüya ile amel ne kadar doğru olur. Denecek ki, bu peygamber rüyası buna güvenilir, bu doğru olabilir, ama dünyanın sonuna kadar uygulanacak bir şeyi Allah vahiy olarak neden bildirmiyor da, rüyasında peygamberine gösteriyor?
Başka bir şey, boğazlamak, yani boğazını kesmek, sadece bıcakla boğazı kesmek olarak yorumlanıyor da, neden, onun aç, susuz, kimsesiz olarak bırak anlamında anlaşılmıyor. Boğazını k es, yani yemek ve içmekten seni mahrum ediyorum oğlum, ben uzaklara gideceğim diyor olamaz mı İbrahim oğluna. Oğlu da, tamam baba, Allah böyle diyorsa beni düşünme git diye cevap veriyordur. Yani demek istiyor ki, ben burada kalırım, aç susuz, yemeden içmeden katlanıyorum diyecektir.
Bir çocuk, henüz koşmaya oynamaya başlamış bir çocuk bu, yere yatırılıp boğazına bıcağın dayatılmasından korkmaz mı?
Bir peygamber oğlunu böyle vahşice öldürebilir mi?
Yanlışlık olması dışında bir mümin bir mümini öldüremez. Nisa 92
Bu ayete göre bir mümin bir mümini yanlışlıkla olması dışında öldüremez diyen Allah, peygamberine sen oğlunu vahşice öldür diye emir verir mi? Bu uygulama, Allah’ın Nisa 92. Ayetindeki öldüremez hükmüne aykırı değil mi? Kuran’da asla çelişki olmayacağına göre, Allah, Peygamberine oğlunu boğazla dememiştir.
Saffet suresinin 107. Ayetinde İbrahim Peygamber’in oğlunun boğazını kesmeye , yani o ıssız yerlerde aç susuz kalmasına karar vermesi ve bunu uygulamaya koyması azim ve kararlığında olması karşılığı Allah, O’na bir mükafat, bir hediye vermiştir. Bu hediye meallerde kurban kelimesi ile ifade edilmiştir. İşte bütün meallerde kurban kes emri Kuran’da vardır diyeler, bu kelimeye göre hareket eder olmuşlardır. Allah, kurban verdim diyor, yani Peygamberini Allah’a yaklaştıracak sabır, dayanma gücü, kararlı olma, ya da başka bir hediye vermiş olamaz mı? İllah bir koyun gönderip de bunu kes diye anlamaktan başka anlama gelmez mi bu ifade? Sonraki ayetlerde de Allah’ın verdiği kurbanı kesme diye hiçbir ifade yoktur.
İnsan öldürmenin nasıl yasaklandığını Allah başka ayetlerin de de bildirmiştir.
Ve kim, bir mü’mini bile bile isteyerek öldürürse, o takdirde onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir ve Allah ona gazab etmiş ve ona lânet etmiştir. Ve (Allah), onun için “büyük azap” hazırlamıştır. Nisa 93
Bu ayette bile bile müminin öldürülmesi büyük azaba sebeptir. Nisa suresi 92 sırada saffet suresi de 56. sırada inmiştir.
Karşılık olmaksızın insan öldürme maide suresinin 32, bir nefsi haksız yere öldürmenin yasaklandığı Enam suresinin 151. Ayetlerinde de açıkca azaba sebep günahlardan sayılmıştır.
İbrahim Peygamber’in Allah’ın bunca emrine rağmen oğlunu bırakın kesmesini, kesmesini bile düşüneemez.
“Genel anlamda kurbanın bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet yer almaktadır. Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’in yerine, Allah tarafından bir kurbanın verildiği açıkça bildirilmektedir. (Saffat, 37/107) “
Kurban kesmenin emir olduğunu kabul ettirmek için yukardaki ifade Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan alınmıştır. Kurban kesme Saffat 107 ye göre açık bir emirmiş.
Kendileri bile bunu derken sözlerinde kurban kesme olmadığını kabul etmektedirler. Allah tarafından İbrahim Peygambere oğlu İsmail’in yerine kurbanın verildiği açıkça bildirilmektedir derken, bu emrin yani, kurban kesmenin yerine getirildiğine dair en küçük bir ima bile yoktur.
Kuran ayetlerinden bir pasaj bu ayetlerdir. Bu ayetler incelendiğinde Kurban kesmekle ilgili Allah tarafından bir emir yoktur, Hz. İbrahim’in de oğlu yerine bir hayvanı Kurban kestiğine dair bir ifade bulunmamaktadır.
Kurban kesmeye delil gösterilen ayetlerden biri de Hacc suresinin 34. Ayetidir. Ayet şöyledir:
Biz her ümmet için bir mensek kıldık. O’nun kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar diye. İşte sizin İlahınız tek bir ilahtır. Artık yalnızca O’na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjdele! Hacc 34
“Biz her ümmet için bir mensek kıldık.” Cümlesindeki mensek hemen hemen bütün meallerle kurban kes olarak anlaşılmış ve böyle kullanılmıştır. Oysa mensek, ibadet yeri, ibadet şekli demektir. O zaman ayetin bu cümlesi şöyle olur:
“Biz her ümmet için bir ibadet şekli/ibadet yeri belirledik.”
Hac suresinin 34 ,35 ve 36. Ayetlerinde Allah hayvanları insanların emrine verdiğini, onlardan nasıl faydalanmamız gerektiğini anlatmaktadır. Hayvanlardan faydalanmak için onların kesilmesi kaçınılmazdır. Bu kesim yapılırken Allah’ın adının anılması, etinden faydalanılması, hatta bir devenin nasıl kesileceği bildirilmektedir. (bknz. 36. Ayet)
Ama hayvanları illa kurban olarak, yani Allah’a yaklaştıran bir ibadet olarak görmek isteyenler bunu kurban kes emri var diye yorumlamışlar asırlardır. Bu anlayış günümüze kadar böyle gelmiştir. Hiç kimse bu konuda Kuran ne diyor bir bakalım hele dememişlerdir.diyenlerin de bu anlayışı yıkıp doğrusunu kamuya anlatma gücü ve imkanı olmamıştır. Orada kurban kes emri anlamına geleceka bir ifade mevcut değildir.
Kurban kesmeye delil teşkil eden ayetlerden biri de iki ademoğlu hakkında Kuran’da anlatılanlardır. Bu olay şöyle anlatılır.
Onlara iki Âdemoğlunun haberini de hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. O: “Seni kesinlikle öldüreceğim” dedi. Diğeri: “Allah, yalnız Kendisinin koruması altına girmiş kişilerden kabul eder. Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da, ben, elimi, seni öldürmek için uzatacak değilim [ben, elimi seni etkisiz kılmak için uzatırım]. Şüphesiz ben, âlemlerin Rabb’i Allah’tan korkarım. Şüphesiz ben, isterim ki sen, beni öldürmen nedeniyle oluşacak günahı ve kendi günahını yüklenip de Ateş’in ashâbından olasın! Şirk koşarak, küfrederek yanlış iş yapanların da cezası budur!” dedi. Maide 27
Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin egosu kendisine, kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi, sonra da onu öldürdü. Kendisi de zarara uğrayanlardan oluverdi. Maide 28
Maide suresinin 27. Ayetinde kurban aynen geçer.
…iz karrabâ kurbânen : İkisini de Allah’a yaklaştıracak bir kurban sundukları zaman
Ademin iki oğlu değil, iki adem oğlu, yani iki insan, birbirine kardeş olmayan iki insan, kendilerini Allah’a yaklaştırsınlar diye bir şey sunmuşlar. Biri kabul edilmiş, öteki edilmemiş. Allah’a yakın olmak için sunduğu şeyi, yani kurbanı kabul edilmeyen kıskançlığından kurbanı kabul edileni öldürmüştür.
Ayette iki insan, insanı Allah’ı yaklaştırmak amacı bir bir iyilik, bir ibadet, belki bir aç doyurma, bir köprü yapma, bir hastaya iyilik etme gibi Allah’a yaklaştıracak şeyler yapmışlar. Bu illa bir koyun veya inek kesmek olur diye en küçük bir ima bile yoktur ayette. Burada yola çıkarak denilmektedir ki, bu ayet kurban kesmeyi emretmektedir.
Görülmektedir ki, Allah’ın açık ve net olarak bir hayvanı keserek bana yaklaşın diye bir emri yoktur. Elbette bir havan kesilerek etleri dağıtılır fakirlere. İşte bu da kurban, yani insanı Allah’a yaklaştıran şey olur. Ama her yıl topluca hayvan kesilmesini bayramı yapma arzusunda olanların başlattıkları kasıtlı veya kasıtsız yanlış anlaşılma vardır.
Bu anlaşılmazlık da bu gün de almış başını gitmektedir.
Kurban kesmek, toplumsal gösteriye dönmüştür. Her yıl da bayram olarak kutlanma ile devam etmektedir. Bu kadar hayvanı kestik, kan akıttık, içimizdeki kan akıtma isteğini böylece yok ettik, fakirler ete, dericiler, deriye doydular. Şimdi gelin bayram edelim olmuştur.
Bayramın gerçek söylenişi payramdır. Payram, yani paylaşmaktır. Neyi paylaşacağız, sevgiyi, acıyı, üzüntüyü, etleri paylaşacağız, küslüğü, kızgınlığı, düşmanlığı da yok edeceğiz ki, sevgiye barışa dönsün, kutlanan payram tam payram olsun.
Şimdi bakalım günümüz Türkiyesine, dünya Müslümanlarının yaşadığı devletlere, bu dediklerimizin hiçbir yok. Savaşlar, düşmanlıklar, terörizim, ahkalsızlık, çalma çırpma, fuhuş, insanların kafalarının kesildiği televizyonlardan servis yapıldığı bir İslam coğrafyası..
Neyin bayramını kutluyorsunuz? Kutluyoruz. Dünya Müslümanları olarak rezilliğimizin güzelliğine seviniyor, düzeltme yönünde bir çaba göstermiyor, hayvanları dünya çoğrafyasında acımasızca kesiyor, her yeri kan gölüne çeviriyor, sonra da bayram yapıyoruz öylem mi?
Saygılarımla….
Necmi AKGÜL
Yorumlar
“HAYVAN KESEREK BAYRAM YAPMAK” için bir cevap
kurban kesme,doğrusuyla yanlışıyla,şu veya bu sebeble uygulanan kurban kesimi,hiç olmazsa senede bir evine et giren,etin bir kısmını kıyma yapıp yemek yapanları düşünmek lazım,şahsen ben kasaptan uzağım,senede bir eş dost kestiklerinden verirler ve böyle binlercesi.siz diyorsunuz ki,kurtla kuzu dost olsun ve benzeri,eşyanın tabiatına aykırıdır.yada yer çekimi olmasa ne güzel olur…olmuyorrr.imkanı olan akrabalar,ya falancanın durumu iyi değil biraz et alıp gönderelim…. akla ziyan….insanlık tarihinde her toplumda kurban anlayışı var.kimi gök tanrıya,kimileri ay ilahına,kimileri manituya,kimileri şeytana,kimileri cinlere kurban verirler….ee sende esma ül hüsna ya sahip olana iman ettim rızası için kurban kesiyorum demişsin ,çok mu acıtıyor birilerini,yanlış ,eksik yapılıyorsa ,kurallara uyalım ,uymayanları uyaralım….