Mümin, kesin olarak iman sahibi müslümandır.
Müslümanım diyenlerin içinde mümin olanlar da vardır. Ama hepsi Müslüman değildir.
Mümin, kesin olarak Allah’a iman etmiş insandır. Allah’dan başkasını ilah kabul etmez. Müslümanlar içinde Allah’tan başkasını ilah edinenler vardır.
Bakınız, kandil günleri denilen günlerde, türbelere koşanlar ve orda yatandan isteyen binlerce insan vardır. Bunların hepsi müslümandır. Ama gerçek iman sahibi olanlar türbelere, kutsal sayılan ağaçlara, bilmen hangi şeyhe, ya da şıha gidip bir şey istemez. İsteyecekse Allah’dan ister, bilir ki o, Allah, Kuluna şah damarından daha yakındır.
Müslümanım diyen bir adam, süt ürünleri satan bir dükkan açar. Süte su, yağa patetes, peynire akıl almaz katkı maddeleri katar satar. Bu durumda su süt fiyatına, patetes tereyağı fiyatına satılır, buradan elde edilen haram kazanç ile evini geçindirir.
Bir başka adam hacca gider, umreye gider, Müslümanlığı kimseye bırakmaz, ama gelince yaptığı binanın çimentosundan, demirinden, kapının kolundan, fayansından çalar, buradan kazandığı parayı helal diye afiyetle yer, yedirir.
Yıllar önce biri anlatmıştı. Bir Müslüman adam abdest alıyormuş. Komşusunun kızı o sırada hava sıcak olduğu için aşağıdan akan dereye gitmiş, kız etrafına bakınmış kimseyi göremeyince derenin suyuna girmiş,bu sırada bacakları açılmış, abdest alan Müslüman abdest almayı bırakmış, kızı seyretmeye başlamış, kız dereden çıkınca abdest almaya kaldığı yerden devam etmiş,
Adam cami yaşatma ve yaptırma derneği başkanıdır. Sohbetlerinde Müslümanlık konusunda mangalda kül bırakmaz, ama onun için derler ki, cami için toplanan paraları yiye yiye kendine ev yaptırdı.
Adam ünlü bir Müslüman, televizyonlarda insanlara dini anlatıyor, öyle anlatıyor ki, ona göre kendinden başka Müslüman yok. Her soruya cevap veriyor, espiri yapıyor, her dini konuyu da biliyor. Bir kaç yıl sonra basına yansıyor,40 yıllık karısın boşuyor, 30 yaşında bir kızla evleniyor, yıllardır oturduğu evin üsüne kaçak iki kat daha çıkıyor. Belediye gelip yıknca durum anlaşılıyor.
Bu adam koyu bir müslümandır.
Örnekler çok. Sizlerin de çevrenizde böyle olaylar olup bitmekte, sizler de bunu görmektesiniz. Apatrmanın en Müslüman bilinen, Allah’ı ağzından düşürmeyen, giyim kuşamı ile etrafına Müslümanlığını ilan eden adam, komşusunun karısı ile zina ederken yakalanıyor.
Günahtır inancı ile saçının bir tek kılı bile görünmeyecek şekilde başını kapatan genç kızımız, dudaklarını nar çiçeği gibi kırmızıya, gözlerini çimen yeşili gibi yeşile boyayarak, daracık pantolu ile daha tahrik edici ve dikkat çekici bir şekilde sokaklarda dolaşırlar.
Çok kazanıp vergisini vermeyen, sahipsiz diye devletin, yani kamunun topraklarını çevirip parsel parsel satan, beş vakit namazı eksiksiz kılan, ağız dolusu sokaklara tüküren, bir günde yapacağı işi üç günde yapan, hayatı boyunca Allah’ın “OKU!” diye gönderdiği Kur’an’ı bir kere açıp okumayan, çok Müslüman var bu ülkede.
Acı olan şu ki, bu insanlar yaptıklarının farkında değiller. İmanları araştırmaya ve düşünmeye değil, ondan bundan duymaya göredir.
Ben iyi bir Müslümanım diyen çokları için Allah, onların belki Müslüman olduklarını, ama mümin olmadıklarını bildirmektedir. Ve bu gerçeği aşağıdaki nefis bir ayetle bize bildirmektedir.
Bedevi Araplar, “İnandık!” dediler. De ki: “Siz İnanmadınız, ama ‘Eslemna [sağlamlaştırdık/kendimizi sağlama aldık]!’ deyin; iman henüz kalplerinize girmedi. Ve eğer Allah’a ve Elçisi’ne itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi size eksiltmez.” Gerçekten Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir! Hucurat 14
Demek ki, inandım, ben müminim diyen çok insan Müslümanlar arasında yaşadıkları için kendilerinin can ve mal emniyeti olduğundan “Ben Müslümanım.” Diyerek yaşantısını sürdürmektedir. Aslında o, iman etmemiş, Müslümanlar arasında kendine yer bulup Müslüman olduğunu iddia etmektedir.
O halde Mümin kimdir?
Mümin, bütün noksanlıklardan uzak olan Allah’ı, kayıtsız şartsız kabul eden,
Varlığını, birliğini, tam mükemmel olduğunu kabul ettiği Allah’a güvenen,
Kendisine güvenilen,
Başkalarına güven veren insan gerçek mümin insandır.
Allah diyor ki, Ben sizi Kur’an’dan sorguya çekeceğim, ilk emri oku dediğim Kitabımı okuyun, o Kitap sizi doğru yola götürecektir.
Allah böyle diyor da okuyan kim var? Kendinize bakınız, çevrenizdeki insanlara bakınız. Okudunuz mu, okuyorlar mı?
Okudunuz da anladınız mı?
Okuyanlar anladılar mı?
Eğer okundu ise Kur’an, O’nun bir çok yerinde yaptıklarımızdan ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan sorguya çekileceğimizi, bunun sonucu olarak cennete ve cehenneme gideceğini okuyan bilir? İnanır, ona göre hareket eder bu dünyada.
Ne yapar mesala, tereyağının içine patetes karıştırmaz.
İşçiyi çalıştırıp da parasının üstüne yatmaz.
Yolu, binayı, tamiri olması gerektiği yapar.
İşini güzel yapar.
Güzel yüzlü ve doğru sözlü olur
Kimseyi kandırmaz
Yalan söylemez.
Kimsenin malında canında namusunda gözü olmaz.
İncinse de kimseyi incitmez.
Allah’ın haram kıldığı şeyleri yapmaz.
Çevresini temiz tutar.
Herkese iyilik eder.
Dua eder.
Bol bol salat eder.
Ameli salih işler.
Daima temiz şeyler yer, temiz giyinir, güzel konuşur. Toplumun huzur ve barışını bozmaz, bozanlara engel olur.
Bir yandan Allah’a inandım diyeceksin, öte yandan yukarda sayılan ve daha sayılmayan bir çok şeyi yapmaktan çekinmeyeceksin.
O zaman bu kimse mümin değil, Müslümandır. Gerçek mümin olanlar bunları yapmazlar, kendini Yaratana hesep vereceğini de bilirler.
Haram para kazanan insan, kazandıklarını da uygun olmayan yerlerde harcar. Beş liralık yemeği on 30 liraya satar, kazandığı o fazla para ile de kumar oynar, alkol alır, arzu ve isteklerini tatmin için kullanır.
Helalinden kazanılan paralar ancak helal olan yerlerde harcanmaktadır. Ve bu paralar hem harcayana hem de harcanan yere bereket getirir.
Oysa Allah bakınız malların harcanması konusunda neler diyor.
.Mü’minler ancak, Allah’a ve O’nun Elçisi’ne iman eden sonra da şüpheye düşmeyen ve malları ve canları ile Allah yolunda çaba harcayan kimselerdir. İşte bunlar sadıkların ta kendisidir.Hucurat 15
Müminler ancak Allah ve O’nun Elçisi’e iman ettikten sonra mallarını ve canlarını Allah yolunda harcayan insandır.
Allah yolunda malları ve canları ile çaba harcamanın en birinci yolu hiç şüphesiz O’nun OKU! Emrinin gereğini yerine getirmektir. Yani kısacası bilgi sahibi olmak, sahip olduğumuz bu bilgileri çevremizdeki insanlara verererek onların da doğru bilgilere ulaşmasını sağlamaktır. Herkes aynı şeyi yaptığı zaman ortaya kaliteli ve olgun bir toplum çıkar. Böyle bir toplum da mutlu bir hayat yaşar.
Parayı biriktirip biriktirip de sonra da ölüme gitmenin ne, kime faydası var. Geride kalanlar onu har vurup harman savururlar. Oysa sağlığımızda bu paraları gereken yerlerde harcamış olsak hem bize hem de topluma yararı olacaktır.
Çevremizdeki müslümanım diyen insanlar böyle mi yapıyorlar? Elbette yapanlar var, ama bunlar ne yazık ki azınlıkta kalanlardır.
Zaman zaman istatistik rakamları görürürüm. Bilmem hangi kuruluş dünya üzerinde bir araştırma yapmış, rüşvet , yolsuzluk, çocuk tecavüzcüsü, ahlaksızlık, hırsızlık, çevre duyarlılığı vesaire gibi.. Sizin de dikkatinizi çekmiştir belki, bu araştırmalarda Türkiye’miz hep ön sıralardadır. Bu benim içimi parçalar.
O zaman derin derin düşünürüm: Müslüman bir ülke olarak elimizde hatasız Allah kitabına sahibiz. Bizim dünya ülkeleri arasında en son sıralarda olmamız gerekmez mi? En önlerde isek, ki öyleyiz, biz miller olarak müslümanlığımızı sorğulamamız gerek. Biz bu dinin neresindeyiz? Bizi yönetenlerin de sorgulaması gerek. O zaman şu ortaya çıkacak ki, biz Allah kitabından habersiz yaşıyoruz.
Allah Elçi’sinin Kur’an’da dediği gibi :
Benim ümmetim bu Kitabı hayatının dışında tuttu. Furkan 30
Ama bakıyorsunuz, ilimde, eğitimde, araştırmada, çalışmada en ileride olmamız gerekirken, onlarda da en gerilerde kalmışız.
Bu gerçekleri önce şahıs olarak tektek, sonra kurum, kuruluş ve devlet olarak hepimiz sorgulamalı harekete geçmeliyiz.
Mümin, Kur’an’a bağlı yaşamalıdır. Kur’an’ı bir yana koyup mezheplerin, cemaatlerin, tarikatların peşinden giderek dinini parçalayanlardan olmamalıdır.
Ülkemiz bu konuda öyle parçalanmıştır ki, 50’ye yakın Kur’an dışı oluşum meydana gelmiştir. Ne acıdır ki, bunların hiç biri ötekini Mümin olarak görmez, sadece kendinin doğru yolda olduğunu savunur.
Hatta, bunlar birbirlerini gavur olmakla suçlarlar.
Toplumda birlik ve beraberliği sağlamak yerine, bu oluşumlar, ve bunları destekleyenler ülkemizi parçalanmanın eşiğine getirmek için çaba göstermektedirler.
Televizyonlardaki konuşmaları sizler gibi ben de dinliyorum. Kur’an’ı savunan, Allah böyle diyor diyen pek az insan görüyorum. Onlar da eğer bir oluşuma bağlı iseler konuya o açıdan bakıyorlar.
Mümin olmak zordur. Ama Müslümanım demek kolaydır. Mümin, Allah’ın kitabına gönülden bağlıdır. Müslümanım diyenler arasında Allah’ın kitabına bağlı olanların sayısı çok azdır.
Geçenlerde tanıdığım birine sordum.
“Kaç yaşındasın?”
“51 yaşındayım.”
“Bana bildiğin bir Kur’an ayeti meali söyle.” Dedim
“Bilmiyorum.” Dedi.
“Yazık,51 yılın21 yılın sayma, her yıl bir ayet öğrense idin şimdi 30 ayet öğrenmiş olurdun, yeri geldikçe ona uyar, belki o ayetlerle başkalarını uyarırdın.” Dedim.
Düşündü, uzaklara baktı, sonra başını çaresizce öne eğdi.
Saygılarımla…
Necmi AKGÜL