
Kur’an, Allah’ın kitabıdır.
Kur’an, Allah’ın kitabı olduğu içindir ki, eminim O’nu seviyorsunuzdur.
Sevdiğin için ne yapıyorsun?
Bir sevgilin olsa, ona götürür bir çiçek verirsin, ne yapıyor, nerede, ne düşünüyor diye düşünür durursun.
Allah’ın kitabını da seviyorsun da, O’nun için ne yapıyorsun?
Allah, sana bana herkese mesaj göndermiş, kullarım okusun diye.
Sevdiğinden mesaj var, onu defalarca okursun, anlamaya çalışırsın.
Allah’ın mesajını niçin okumuyorsun?
Yapılan araştırmaya göre ülkemizde her yüz kişiden 92’si Kur’an’ı okumuyormuş!
Sen de bunlardan biri misin?
Haydi, seviyorsan Kur’an’ı ondan sana mesaj var, aç, oku!
Sorsam şimdi, kaç yaşında olursan ol, Kur’an’dan bana bir ayet söyle diye, söyleyebilir misin?
Bunu düşün?
Anla ki, Kur’an’dan ne kadar uzaksın. Kur’an’ı seviyorum diyorsun ama aramıyorsun, sormuyorsun, bana ne yazmış bilmiyorsun. Böyle sevmek mi olur?
Din kur’an’dır, Kur’an’dadır. Seni ve insanları Kur’an’dan uzaklaştırmak için, okunmaması için bu dinin düşmanları ellerinden geleni yapmışlardır.
Asırlardır gerçek dinin üzeri örtülmüş, uydurma hadislerle, mezhep imamları ve tarikat şeyhleri tarafından başka bir din icat edilmiş, insanlar onunla amel etmeye başlamışlardır.
Bu durum tarihte Emeviler ve Abbasiler ile başlamıştır.
600 yıl süren Osmanlılar zamanında da Kur’an, Arapça kalmış, Türkçe konuşan bu milletin okuması için Kur’an Türkçe’ye çevrilmemiştir.
Osmanlı imparatorluğu bittiği zaman 13 milyon olan Türk Milletinden yüzde 7’si erkeklerin, binde 4’ü kadınların Arap alfabesi ile okuma yazma biliyorlardı. Ve bu insanlar da Arapça bilmiyorlardı.
Bu durumda nasıl Kur’an okuyacaklardı ki..
Sonra bir gün Osmanlı gitti, yerine gelen genç Türkiye Cumhuriyeti devletini Kuran Mustafa Kemal Atatürk, Kur’an’ı Türkçeye çevirtti, tefsirini yaptırdı ve kendi parasından bastırıp dağıttı.
Niçin yaptı bunu?
Herkes dinini kaynağından öğrensin diye.
Hayrettir ki, Atatürk’ün kurduğu devlette bu gün okuyanlar, yazanlar onu dinsizlikle suçluyorlar.
Asırlardır süren dinden uzaklaşmaya böylece geri dönülüp Kur’an okunmaya ve anlaşılmaya başlandı.
Ama din düşmanları rahat durmadılar yine. İnsanları Kur’an’dan uzaklaştırmak için, ellerinden geleni yapmaya başladılar, hala da yapmaya devam ediyorlar.
Ne yaptılar bu güne kadar, şu an ne yapıyorlar?
Bunlara Kur’an’dan bakalım.
Kur’an ilk emir olurak OKU! Diyor. Alak 1.
Bu emrin anlaşılmadığı ve yerine getirilmediği açıktır. Oku emrinden maksat, okula git, gazete dergi oku gibi anlaşılır hale getirilmiştir. Elbette bu emir bunları da kapsıyor, ama bu emrin asıl anlamı bu kadar dar bir alan değildir.
Oku!
Okuyan insan bilgi sahibi olur.
Hayatını düzene koymak için kullanacaksın. Yani hayatına uygulayacaksın. Doğru, ama bunun da ötesi var bu emirde.
Okuduğun zaman bilgi sahibi olursun, bu bilgileri başkalarına öğretmek görevin de var. Yani oku, öğren ve öğret demektir. Zaten Kur’an da bilgilerin toplandığı ve dağıtıldığı yer anlamına gelmektedir.
Oku, Allah’ın kitabını oku!
Başka….
Çiçekleri, arıları, rüzgarları, yağmurları, kışı yazı, yıldızları, aklını, gözleri ve Allah’ın yarattığı her şeyi oku demektir, yani araştır, sonra bunları hayatına uygula, sonra da bu bilgileri başkalarına aktar ki, bu emri yerine getirmiş olasın.
İlerlemek ve kalkınmak böyle olur.
İman kalbinde öyle sessizce durmamalı, bunu dışarıya yansıtmalısın. İşinde, çalışmanda, davranışlarda bunu göstermelisin.
Ne yazık ki, oku emri asırlardır böyle anlaşılmamış, Kur’an’ı Arapça olarak oku, anlamasan da olur seviyesine düşürülmüştür.
Kur’an’dan uzaklaşma da böylece başlamıştır.
Kur’an, müminleri kendisinden uzaklaştıranları nasıl tarif ediyor?
Şimdi de bunlara bakalım:
Ve esirgenmeniz için Kur’ân öğrenilip-öğretildiği zaman, hemen ona kulak verin ve susun. Araf 204
Kur’an öğrenilmeye ve öğretilmeye başlandığı zaman ona kulak verin, yani dikkatlice dinleyin, üzerinde düşünün, anlamaya çalışın.
Bunu neden yapmalı bir Müslüman: İşte cevabı:
Ve kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler: “Üstün gelmeniz için bu Kur’ân’ı dinlemeyin, onun içinde anlamsız şeyler yapın/ anlaşılmasını her türlü yolla engelleyin” dediler.Fussilat 26
Allah, Kur’an’a kulak verin, O’nu dinleyin diyor, Allah’ı inkar edenler, dini yalan sayanlar da, “gürültü yapın, Kur’an’ın anlaşılmasını engelleyin!” Diyorlar.
Ne acı bir gerçek ki, gürültü yapanlar, Kur’an’ın okunmasını ve üzerinde düşünülmesini istemeyenler kazanmış görünüyorlar. Bunun ispatı, her yüz kişiden sadece 8 kişi Kur’an’ı okur ve üzerinde düşünür durumdadır. Geri kalanlar ise Kur’an’ın sadece adını biliyorlar.
Bu yüreğimi acıtıyor. İçimi sızlatıyor inanın ki.
Kur’an indiği zamanlar gürültü yapanlar bağırıp çağırıyorlardı. Ama şimdi bağırıp çağırmakla Kur’an okunmasına engel olamazlar. Gürültü yapın da zamana uymuş, bunun için modern yolları icad edilmiştir.
Okullarda okutulan dersler dini dersler, din dışı dersler diye bölünmüştür. Din dersi dini ders, matematik, fizik,biyoloji din dışı. Sanki bu derslerin temellerindeki bilgiler Allah tarafından kanunlaştırılmamış gibi.
Bir takım şeyhler, şıhlar, cemaat önderleri türemiştir. Sakallı, kavuklu, cübbeli, çalışmayan ama krallar gibi yaşayan bu insanlar dinde olmayan uydurma şeyleri ağızlarından salya köpük saçıla saçıla anlatıyorlar.
Diyorlar ki, anamın dizini görürsem tahrik oluyorum.
Kadınları dövün, diyorlar
Diyorlar ki, sopa yiyen kadının Allah’a şükretmesi gerekir.
Diyorlar ki, 9 yaşındaki kızla evlenilir.
Diyorlar ki bilmem hangi partiye oy vermezsen cehenneme gidersin.
Diyorlar ki, biz (haşa!) Allah ile konuşuyoruz.
Diyorlar ki, Allah bana dedi ki, şurda deprem yapacağım, yapayım mı, dedim ki, hayır başka yerde yap, Allah’da depremi başka yerde yaptı.
Diyorlar ki…diyorlar ki… diyorlar ki…
İşte müslümanım diyenler de bunları dinliyor, Kur’an’a uymayan bu safsataları din zannediyor, böylece Kur’an’dan, bu alçakların yaptıkları gürültü yüzünden, uzaklaşıyorlar.
Bu gürültücü insanlarla mücadele etmesi gerekenler ne yazık ki uyuyorlar. Başlarını kuma sokmuşlar, olandan biten haberleri yokmuş gibi davranıyorlar.
Kadınları insan yerine koymayan bu zavallılara karşı hiç kimse sesini çıkarmıyor, diyanet işleri başkanlığı da sus pus olmuş, oturuyor.
İşte gürültü bu hale gelmiş, hızla da devam etmektedir.
Bunun karşısında olan diyanet, ilahiyet fakülteleri, imamlar, araştırmacılar da susuyorlar. Bu uğurda çaba harcayan harika insanlar var, onların sesi bunlar kadar çıkmayınca Müslümanlar bunların dediklerini yaşıyorlar, ve bunu da din sanıyorlar.
İnsanları Kur’an’dan uzaklaştırmak için aşağıdaki ayeti iliklerine kadar sömürüyorlar, bakınız ne yapıyorlar.
Önce ayete bakalım.
O’na ancak temizler dokunabilir. Vakıa 79
Bu ayette Allah, Kur’an’a ancak temizlenenler dokunabilir, yani eline alıp okuyabilir, diyor.
Bundan anladıkları şu çok insanların, Kur’an’a abdestsiz dokunulmaz, okunmaz. Yani Kur’an’ı abdestsiz okumayı yasaklamışlardır.
Saf ve temiz Müslümanlar da abdest almadan Kur’an’a dokunmuyorlar, ondan uzak duruyorlar, bu güne kadar da durmuşlardı.
Müslümanlar, Abdestim yok, Kur’an’ı tutamam, tutamayınca da okuyamam inancına sahip oluyorlar ve Kur’an’dan uzaklaşıyorlar.
Oysa Allah, Kur’an’a temizlenenler dokunur derken, aklı temiz olanlar, gönlü temiz olanlar, şirk pisliğine bulaşmamış olanları kastetmektedir. Onlar zaten inanmadıkları için Kur’an’a dokunmazlar, dolayısı ile de okumazlar.
Bunun doğal sonucu Kur’an okunmayanca anlaşılmaz, üzerinde düşünülmez. Böylece iman sahibi olmayanlar Müslümanları Kur’an’dan uzaklaştırmışlardır.
Bir tarikatın başı olan şeyh, onun müridlerinin akılları gönülleri temiz değildir. Bunlar Kur’an’a tarikat gözü ile bakarlar. Sayısız tarikat ve mezhep olunca her birinin bakışı farklı olacak Kur’an’a, ve bunlar Kur’an’dan uzaklaşacaklar, uzaklaştıracaklardır.
Aybaşı halinde olan kadınların temiz olmadıklarını söyleyerek onların da Kur’an’a dokunmalarını yasaklamışlardır.
Bir insan abdestli ise yellendiği zaman abdesti bozulur diye onun da Kur’an’a dokunmalarını yasaklamışlardır.
Kur’an’la Müslümanların arasını açtılar böylece.
Oysa Allah diyor ki, onlar Allah’ı zikrederler.
Ne zaman zikir ederler, yani anarlar_
Otuturken,
Yatarken,
Ayakta iken..
Bunlar insanın bulunduğu üç haldir. İnsan ya oturur, ya yatar ya da ayaktadır.
Rabbim ilmimi artır.Taha 114
De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer Kur’ân, Allah katından olup da sonra siz bu gerçeği örtbas etmişseniz… Kendisi uzak bir ayrılığın içinde bulunan kimseden daha sapık kim olabilir? Fussilet 52
Kur’an, Allah’ın kitabıdır.
Ama okumuyorsunuz, üzerinde düşünmüyorsunuz. O zaman dinin kaynağı olan Kur’an’ı okumadan, düşünmeden nasıl Müslüman olduğnuzu söylüyorsunuz. Siz böyle iseniz, kendinize sorunuz, siz Müslüman mısınız?
Bilmelisiniz ki, Kur’an’ı inkar edenler de, onu okumamışlar, üzerinde düşünmemişlerdir. Allah, bunlar için sapık diyor.
Müslüman, inanıyorsa, kitabını okumalı, düşünmelidir.
Çünkü inanmayanlar da Kur’an’ı okumuyorlar, düşünmüyorlar.
Şimdi aranızda ne fark var inanmayanla.
Ha diyorsun ki, ben müslümanım. O zaman şu ayete bakalım.
Bedeviler “İman ettik” dediler. De ki: “Henüz iman etmiş sayılmazsınız, lakin ’teslim olduk’ diyebilirsiniz, zira iman kalplerinize girmiş değil. Ama eğer Allah ve Rasulü’ne uyarsanız, Allah amellerinizin zerresini eksiltmez: çünkü Allah tarifsiz bir bağış, eşsiz bir merhamet kaynağıdır. Hucurat 14
Müslüman Kur’an’ı incelemeden onu düşünmeden inandım derse, bu inandırıcı olur mu?Kur’an’ı incelemeden, düşünmeden inkar edenler sapıktırlar.
Onlar hâlâ, Kur’ân’ı gereği gibi düşünmezler mi? Nisa 82
Allah, Kur’an’ı gerektiği gibi düşünün diyor. Okumazsan, anlamazsan nasıl gerektiği gibi düşüneceksin ki..
Kur’an iniş sırasına okunduğu zaman daha iyi anlaşılacaktır. Ama elimizdeki Kur’an, çok azı istisna, Fatiha suresi ile başlıyor, Bakara suresi ile devam ediyor ve felak ve nas sureleri ile bitiyor.
Böyle okunduğu zaman hemen Bakara suresinin 6. Ayetinde şöyle denildiği okunuyor.
Şüphesiz şu kâfirler; Allah’ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmiş şu kimseler; onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir: onlar inanmazlar. Bakara 6
Allah’ı kabul etmemiş insanları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. Bu ayeti okuyunca adam Kur’an’ı okumaktan vazgeçebilir. Madem ki, okuyunca ben imana gelmeyeceğim, niye okuyayım diye Kur’an’dan uzaklaşabilir.
Diyanet İşleri Başkanlığı veya bu güne kadar Kur’an’ı çevirecek olanlar artık Kur’an’ı iniş sırasına göre çevirmeliler. Ancak böyle olunca Kur’an’ı okuyan O’nu sever, saygı gösterir ve yürekten inanır.
Müslüman Kur’an’daki dini yaşamalı, hayatına uygulamalıdır. O zaman İslam alemi kalkınır, barış ve kardeşlik Müslümanların yaşadıkları yerlere girer, herkes mutlu olur. Sömürülmezler, başka milletlerden icatlar almazlar.
Dünyada Müslüman olmayanlar bunu biliyor, bizi Kur’an’ımızdan uzaklaştırmaya çalışıyorlarsa, ki öyledir, bizim de Kur’an’a daha çok sarılmamız gerekmektedir.
Bizi Kur’an’dan uzaklaştırmak isteyenleri görevi buysa, bizim görevimiz de daha çok O’na yapışmak, hayatımızın dışında değil, içine almak ve O’nu yaşamaktır.
Saygılarımla..
Necmi AKGÜL